[font color=red]Türkçe Geri Gelmemecesine Gidiyor[/font]
Türkçe Geri Gelmemecesine Gidiyor
Bugün ´Uluslararası Anadil Günü´. Ne yazık ki, Türkçe Avrupa´da büyük bir gerileme içerisindedir. Özellikle genç kuşak gittikçe Türkçe´den uzaklaşmakta, kendi aralarında bile bulundukları ülkelerin dillerini konuşmaktadır. Yakın gelecekte Avrupa´da Türkçe geri gelmemecesine bitecektir.
Özellikle son yıllarda Avrupa´da Türk azınlıklara karşı büyük kültürel baskı politikaları uygulanmaktadır. Okullardan Türkçe anadil eğitimi kaldırılmış, ders aralarında bile Türkçe konuşmak yasaklanır olmuştur. Onbinlerce Türk´ün yaşadığı kentlerde Türkçe TV kanalları kablo yayınlardan çıkarılmış, çanak antenler ya yasaklanmış, ya da Türk uydularını alamayacak boyutlarla sınırlandırılmıştır.
Türkçe (ya da öteki göçmen azınlık dillerinde) konuşmak "uyum´a engel" olarak gösterilmektedir. Üstelik bu artık aşırı sağcı siyasal partilerin söylemi olmaktan çıkmış, genel söylem olmuştur. Öyle ki, Hollanda´da sosyal demokrat İşçi Partisi (PvdA) bile çok-kültürlülüğü "drama" olarak nitelendirmiştir. Çifte yurttaşlık "potansiyel casusluk" olarak görülmüş, Hollanda´da kendisini "Sosyalist Parti" (SP) olarak adlandıran parti çifte-yurttaş bir Türk politikacıya T.C. yurttaşlığını bırakması için ırkçı partiler gibi baskı yapmıştır.
Avrupa´da aşırı sağcı partiler yönetimde yeralmasalar bile bazı düşünceleri yönetimdedir.
Avrupa´da daha bir, iki kuşak önce büyük acılar yaratmış olan eski refleksler ekonomideki bunalımla yeniden "populizm" olarak ortaya çıkmaktadır. "Öteki" herşeyin ülkedeki her kötülükten sorumlu tutulması yüzyılların geleneğidir. Yakın Avrupa geçmişinde olan acı derslere karşın, yüzyılların geleneğinin birkaç kuşakta ortadan kalkmasını beklemek gerçekçi olmaz. Bu gerçeği anlarsak, bugün Türkçe´mize yapılan baskıları da anlarız.
Avrupa yönetimlerinin çok-kültürlülüğe saygı göstermelerini bekliyoruz. Bu bir uygarlık gereğidir.
Ayrıca Avrupa yönetimleri özellikle kendi yurttaşları olmuş göçmenlere anadil eğitimi vermekle yükümlüdürler. Avrupalı Türkler olarak nasıl vergi verirken ayrıcalıklarımız yoksa, vergi gelirleri kullanılırken de ayrımcılık istemiyoruz.
Avrupa´da Türkçe´nin gerilemesinden bir tek Avrupa yönetimlerini sorumlu tutmak gerçekçi ve doğru olmaz.
Bu gelinen durumda Avrupalı Türk toplumunun büyük sorumluluğu vardır.
Hak çalışarak, uğraşılarak alınır. Ne yazık ki Avrupa Türk toplumu hakları elinden alınırken çok duyarsız kalmıştır. Örneğin anadil eğitimi kaldırıldığında, Türkçe TV´ler kablolardan çıkarıldığında Türk toplumunun sessizliği, bu kültürel baskıları yapanları daha da yüreklendirmiştir.
Uyuşturucu gibi "devlet desteği bağımlısı" dernekler toplumun haklarını savunmak yerine, egemen düzenin maşaları olup onların politikalarını uygulamışlardır. Bazı yönlerden toplumu uyutmuşlar, aldıkları paralarla lokantacılık, kafecilik yapmışlardır. Ancak ekonomik bunalım dolayısı ile devlet desteklerinin azalması bazı derneklere ana görevlerini anımsatmış görünmektedir.
Türkçe konusunda dernekçiliği meslek edinmiş kişilerden çok öğrenci ana-babalarının kurduğu derneklerin başarılı çalışmalar yaptığı görülmektedir. Bunun özellikle Almanya´da başarılı örnekleri vardır. Türkçe´nin en büyük kurtarıcısı ana-bana dernekleri olacaktır.
Türk kökenli politikacılar arasında da, ne yazık ki bugüne dek "düzenin adamı" olma dışına çıkabilen, Türk kültürüne baskılara karşı birşey yapma yürekliliğini gösteren olmamıştır. Ne yazık ki Türk seçmen oy verirken düşüncelere değil etnik kökene göre oyvermektedir.
Bu gelinen durumda Türkiye Cumhuriyeti´nin büyük sorumluluğu vardır.
Avrupa´daki T.C. Yurttaşlarının eğitilmesi Almanya´nın ya da Hollanda´nın değil, Türkiye Cumhuriyeti´nin görevidir. Türkiye bu görevini şimdiye dek yapmamıştır. Türkiye Afrika´lılara, Asyalı´lara Türkçe öğretmeye kalkacağına, o paraları Türkçe için en büyük potansiyel olan Avrupa Türkleri için kullanmalıdır. Son dönemde kurulan Yunus Emre Kurumu iyi bir başlangıçtır ancak çok yetersizdir. Bu kurumun Türkçe eğitiminde önceliği "uzaktan eğitim"e vereceği söylenmektedir. Bu gerçekçi değildir ve etkili olmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti´nden beklentimiz Avrupa´daki okullara Türkçe öğretmenleri göndermesidir. Bu, camilere imam göndermekten değişik bir uygulama değildir ve bunu yapan başka ülkeler (örneğin Yunanistan) vardır. Bunun dışındaki her türlü uygulama yetersiz kalacaktır ve gözboyama olarak algılanacaktır.
Ayrıca nasıl Avrupa Birliği Türkiye´deki azınlık dilleri, kültürleri konusunda Türkiye´de girişimlerde bulunuyorsa, Türkiye´nin de Avrupa´daki Türk kültürüne, diline yapılan baskılara karşı girişimlerde bulunmak görevidir. Ne yazık ki Türkiye bu görevi de yerine getirmemektedir.
Birleşmiş Milletler UNESCO örgütü 21 Şubat´ı Uluslararası Anadil Günü olarak belirlediği açıklamasında şöyle diyor:
´Dil geçmişten gelen mirasımızı korumak ve geliştirmek için en güçlü araçtır".
Türkçe´mize sahip çıkalım, kimliğimize sahip çıkalım!
Avrupalı Türkler olarak, Türkçe kimliğimizin en önemli parçasıdır. Avrupa´da Türkçe bittiği gün, Avrupa Türk kültürü de biter.
Birlikten Vakfı (Stichting Birlikten, www.birlikten.org)
Birlikten Vakfı, Avrupadaki Türk azınlıklar ve yaşadıkları toplumlar arasında karşılıklı anlayış ve iletişimi arttırmak amacını güder. Bu amaca, yalnızca Avrupadaki Türk toplumunun söz hakkına ve kimliğine saygı gösterilmesi ile ulaşılabilineceğine inanır.
###
FACEBOOK YORUMLAR