'Floyd protestoları, Avrupa'daki aşırı sağ söylemi değiştirmeyecek'
Uzmanlar, ABD'de siyahi George Floyd'un öldürülmesinin ardından Avrupa'ya sıçrayan protesto gösterilerinin, aşırı sağ ve ırkçı söylem üzerinden politika inşa eden Avrupalı liderlerin tutumlarında bir değişikliğe yol açmayacağını belirtiyor.
ABD'deki ırkçılık karşıtı gösteriler, Avrupa'da son yıllarda yükselişe geçen aşırı sağı ve yabancı düşmanlığı konusunu tekrar gündeme getirdi. Uzmanlar AA muhabirine yaptıkları değerlendirmede, gösterilere rağmen Avrupalı liderlerin ve aşırı sağcı partilerin tabandan aldıkları destekle söylemlerini değiştirmeyeceklerini dile getirdi.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Nail Alkan, ABD'de Floyd'un öldürülmesinden sonra pandemiye rağmen binlerce insanın sokaklara dökülerek ırkçılık karşıtı gösteriler düzenlediğini, Avrupa ülkelerinde de yabancı düşmanlığı ve ırkçı söylemlerin olduğunu kaydetti.
Avrupalı liderlerin protestolar nedeniyle ABD'yi suçladığını ve cezalandırdığını belirten Prof. Dr. Alkan, "ABD'deki ırkçılık özellikle siyah ve beyazlar üzerine odaklanıyor. Oysa biz biliyor ve görüyoruz ki Avrupa'da uzun zamandır Müslümanlar, yabancılar, siyahiler ve Yahudiler üzerinden yürütülen ciddi bir ırkçı söylem var ve bu söylem bitmiyor. Bence Avrupa biraz da günah çıkarıyor. ABD'deki siyahi insanların yanında yer alıyormuş gibi bir görüntü vermeye çalışıyorlar." diye konuştu.
Yabancı ve Müslüman düşmanlığının tüm Avrupa ülkelerinde ciddi bir taban bulduğunu aktaran Alkan, şu değerlendirmede bulundu:
"Örneğin İsveç'te, 'İsveçli olabilmek için beyaz olmak gerekir. Somalili biri asla bir İsveçli olamaz.' söylemi ile siyaset yürüten bir parti var. Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda gibi ülkelerde ırkçı söylemler var gibi algılansa da İskandinav ülkelerinde de had safhada ırkçı bir siyasi söylem var. Danimarka'da da aynı şekilde nasyonal sosyalizm propagandası yapan aşırı sağcı bir parti var. Bu parti beyaz medeniyetinin sonunun gelebileceğini, beyaz ırkın yok olacağını söylüyor. Hatta ülkeleri ortak hareket etmeye çağırıyor. Bunlar özellikle göçe karşı, küreselleşmeye karşı. Tezleri ise 'Herkes kendi ülkesinde kalsın.' şeklinde."
Prof. Dr. Mustafa Nail Alkan, 2019 Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde, 28 üye ülkenin 20'sinde aşırı sağcı ve ırkçı partilerin büyük oranda oy kazandıklarını hatırlatarak, bu partilerin AP'ye 150'ye yakın milletvekili yolladığını, bunun da aşırı sağın Avrupa'daki boyutlarını göstermesi açından son derece çarpıcı bir veri olduğunu vurguladı.
Avrupa'da ABD'deki ırkçılığa yönelik protesto gösterileri olmasının, aşırı sağ siyaseti yürüten politikacıları etkilemediğini anlatan Alkan, şöyle devam etti:
"Avrupa'da özellikle aşırı sağ üzerinden siyaset yürüten politikacılar kolay kolay söylemlerini değiştirmeyecekler. Kıtada zaten Müslüman karşıtlığı, yabancı düşmanlığı üzerinden ırkçılık, aşırı sağcılık uzun zamandan beri devam ediyor. Irkçı saldırlar ilk defa ABD veya Avrupa'da meydana gelmiyor. Bunlara tepkiler de ilk defa olmuyor. Ama hiçbir zaman aşırı sağcı partiler söylemlerini değiştirmedi ve bu aşamadan sonra da değiştireceklerini zannetmiyorum.
Avrupa büyük sorunlarla karşı karşıya. Avrupa'daki siyasi partiler, ABD'de yaşanan bu protestolardan dolayı belki de kendilerini daha da güçlü hissedeceklerdir. Belki de bu partiler, 'Birleşelim' şeklinde bir söylem de geliştirebilirler. Avrupa kolay kolay bu bakış açısından vazgeçmez. Çünkü bu söylem üzerinden siyaset yürüten partileri destekleyen insanların oranı oldukça yüksek. Bazı ülkelerde bu oran yüzde 20'lere varıyor. Önümüzdeki süreçte ırkçı, yabancı düşmanlığı, aşırı sağcı söylemlerin artması muhtemel gibi görünüyor. AB'nin buna bir cevap bulması gerekiyor. AB ancak kendisini akladıktan sonra ABD'yi suçlayabilir."
"Avrupa'da yeni ırkçılık tipi yaşanıyor"
Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sezgin Mercan, 1776’daki "Amerikan Bağımsızlık Bildirisi" ile tüm insanların eşit ve belli haklara sahip olduğuna atıf yapıldığını fakat ABD’de yıllar geçtikçe eşit olarak kabul edilen insanların aslında pratikte pek de eşitlenemediğini söyledi.
Dr. Mercan, ABD'deki olayların ardından Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in, Almanya’da da ırkçılığın olduğuna dair açıklamasını son derece çarpıcı bulduğunu belirterek, şunları aktardı:
"Merkel'in özeleştiride bulunması çarpıcıdır. Bu bağlamda Almanya’daki bir diğer çarpıcı olay, ırkçılığın yansıdığı ve uzun duruşmalardan sonra sonuçlanan NSU davasıdır. Kökleri on yıllar ya da yüzyıllara dayanan ırkçılığın 2020’lerin modern dünyasında varlığını sürdürmesi, ırkçılık sorununun kurumsallığının göstergesidir. Yasal düzenlemelerle bunun önü alınmaya çalışılsa da zihinlerdeki kalıpları, ön yargıları, alışkanlıkları değiştirmek oldukça zordur. Irkçılık sorununun siyasi, ekonomik, sosyolojik, kültürel ve psikolojik boyutlarının olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bugün her ne kadar fiziksel özellikleri baz alan klasik ırkçılık tipinin etkisi azalsa da dini, kültürel farklar ve bireysel tercihler üzerinden giden yeni ırkçılık tipi varlığını korumaktadır."
Avrupa'da şimdi de yeni tip kononavirüsü (Kovid-19) kullanarak yükselecek aşırı sağcı partiler olduğuna işaret eden Mercan, "Farklılıklar üzerinden geliştirilen siyasi söylemler ya da parti programları da yeni ırkçılık tipinin üretimine katkı sağlamaktadır. Sağ popülizmin etkisi altındaki günümüz Avrupa siyasetinde, para, iş, statü, kültür, dil, şimdi de virüs salgını nedeniyle sağlık gibi çeşitli kayıplara vurgu yaparak büyüme işaretleri gösteren birçok aşırıcı parti bulunuyor. Finlandiya, İsveç, Almanya, Danimarka, Çekya, Hollanda, Avusturya, Fransa, Slovakya, İsviçre, Bulgaristan, Macaristan, İtalya, Yunanistan sağ ve aşırı sağ partilerin 2010’larda yüzde 3- yüzde 30 aralığında oy aldığı ülkeler olarak öne çıkıyor." diye konuştu.
ABD’de başlayıp Avrupa’ya yayılan ırkçılık karşıtı gösterilerin, Avrupa’da aşırı sağ siyaset yürüten politikacıların söylemlerini yumuşatmaya yetmeyeceğini ifade eden Mercan, küreselleşmenin yarattığı sorunlar, ekonomik kriz koşulları, Avrupa bütünleşmesinin aksayan yönleri ve risklerin farklılıklarla eşleştirilmesinin aşırı sağın besleneceği kaynakları hep var kılacağını kaydetti.
"Yeni göç meselesi Avrupa ülkelerini korkutuyor"
Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan Yardımcısı Dr. Can Baydarol, ırkçılığın sadece ABD'ye özgü bir şey olmadığını, Avrupa'nın tarih boyunca Afrika'yı sömürdüğünü söyledi.
Son yıllarda özellikle ekonominin kötüleşmesi ile beraber Avrupa'da siyasetin sağ söylem üzerinden yürütüldüğünü vurgulayan Dr. Baydarol, şunları anlattı:
"Biliyorsunuz 2018'de Fransa'da başlayan Sarı Yelekliler gösterileri daha sonra yakın ülkelere sıçramıştı. Benzer bir şekilde ABD'de başlayan gösteriler de Avrupa'ya sıçramış durumda. Halihazırda korona sonrası ekonomilerde yaşanacak krizler, daralmalar doğal olarak dünyada bir göç dalgasına neden olacaktır. Özellikle sağlık ve hijyenden yoksun Orta Doğu, Asya ve Afrika ülkelerinden, zengin Avrupa ülkelerine doğru bir hareketlilik yaşanması kaçınılmaz. Tüm bu gelişmeler bu ülkeleri korkutmaya başladı."
Avrupa'da aşırı sağ söylemi kolay kolay değişmeyecek
ABD'deki polis şiddeti ile başlayan sürecin yadsınamayacak kadar ciddi olduğunu anlatan Dr. Baydarol, şu görüşleri dile getirdi:
"Bu sürecin ABD ve Avrupa ile sınırlı kalacağını sanmıyorum, bu protestolar Asya'ya kadar sıçrayacaktır. Aşırı sağ söylem üzerinden siyaset geliştiren Avrupalı liderlerin, göstericilerin talepleri doğrultusunda nasıl bir söylem geliştireceklerini zamanla göreceğiz. Ama her şeye rağmen Avrupa'da aşırı sağ söylemi benimseyen geniş bir taban ve onlara hitap eden politik bir söylem olduğunu ve bunun kolay kolay değişmeyeceğini düşünüyorum. Avrupa'da şu anda ekonomi de çökmüş durumda. Şimdi ekonomiyi mi toparlayacaklar, bu söylemler içinde yeni bir pozisyon mu belirleyecekler yoksa daha mı çok içlerine kapanacaklar?
Avrupa Birliği bitecek, ulusalcılık ön plana çıkacak gibi tezler öne sürülüyor ama ben buna tamamen karşı bir fikirdeyim. Aksine neo liberalizm, küreselleşme bitti. Salgın bunu bize gösterdi. Bundan sonra büyük ihtimalle daha sosyal bir küreselleşme ile karşı karşıya geleceğiz. Çünkü virüs dediğimiz bu olay ulusal bir sınır tanımıyor. Küresel bir sorun. Küresel bir sorunla ulusal düzeyde mücadele edilemez. Dolayısıyla çok daha dayanışmacı, özellikle sağlık politikaları başta olmak üzere daha sosyal adalete dayalı yeni bir dünya düzeni bekliyorum."
FACEBOOK YORUMLAR