Etik, ahlak konularında fakir durumdayız
Etik, ahlak konularında fakir durumdayız
Eryılmaz, Grand Cevahir Oteli´nde Marmara Çalışanlar Federasyonu (MÇF) tarafından düzenlenen ´´İş Etiği Çalıştayı´´nın açılışında yaptığı konuşmada, etiği konuşmanın kolay ancak etik davranmanın zor olduğunu belirterek, ´´Yolsuzlukla ilgili konuşmak da kolaydır ancak yolsuzluğu önlemek zordur ama imkansız değildir´´ dedi.
Etik konusunun Türkiye ve dünyada 1980´li yıllardan sonra konuşulmaya başlandığını ifade eden Eryılmaz, ´´Ekonomi, siyaset, yargı, sivil toplum etiği biraz hayatının dışında görmek arzusundaydı. Özellikle ekonomi dünyası, dürüst üreticinin başarılı olamayacağını düşünüyordu. 1930´lu yıllarda Lord Keynes, refah devleti ve karma ekonominin temellerini oluştururken, ortaya koyduğu düşünceler arasında (Ekonomik refah için ahlaki kayıplarınızdan arınınız) mesajı var. Yani açgözlülük, bencillik, tefecilik gibi şeylerin yeni ekonomi dünyasında refahı yaratan çok önemli unsurlar olduğunu ifade ediyordu´´ diye konuştu.
Günümüzde de dürüst tüccarın kazanamayacağı, kötü tüccarın daha çok kazanacağı bir algının bulunuduğunu anlatan Eryılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
´´Hatta bunun yönetime yansıyan bir tarafı var. İyi, dürüst bir yöneticinin başarılı olamayacağı, kötü, dürüst olmayan bir yöneticinin daha başarılı olacağı gibi bir algı da var. Dolayısıyla toplum da bir bakıma bu algıya ayak uyduruyor. Toplumu bir bütün olarak ele alacak olursanız, kamu sektörü, özel sektör, sivil toplum, bunlar iç içe geçmiş olan unsurlardır.
Yalnızca kamu sektöründe etiği konuşmak, bir ülkedeki etik problemleri çözmez. Büyük imparatorlukların kuruluş dönemleri, çok önemli kurumlaşmaların da başladığı dönemlerdir. Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşunda 13. yüzyılda büyük fikir adamlarına bakın. Etik, ahlak konuları üzerinde durmuşlardır.´´
ETİK, AHLAK KONULARINDA FAKİR BİR DURUMDAYIZ
Çok değerli, zengin bir etik, ahlaki geleneğe, geçmişe sahibiz, fakat bugün çok yoksul, fakir bir durumdayız bu alanlarda´´ diyen Eryılmaz, şunları kaydetti:
´´Dünyanın gerisinde kaldığımızı da söylemeliyim. Bugün uluslararası yolsuzlukla ilgili endekslerde Türkiye´nin notu maalesef çok iyi değil. Dünyada 15 büyük ekonomi içindeyiz fakat Uluslararası Saydamlık Örgütünün her sene yaptığı yolsuzluk algılama endeksinde ise Türkiye 61. sırada. Bir tarafta ekonomik olarak çok hızlı gelişiyoruz ama diğer tarafta etik anlamda aynı paralelde gelişmiyoruz. Ekonomik gelişmeyi hızlandırabilirsiniz fakat etik gelişmeyi o kadar hızlandıramazsınız çünkü onun bir arka planı vardır. Bu da çok derinlere dayanır, eğitime ve kültüre dayanır.´´
Bu durum hükümetlere kısa dönemli bir prim getirmediği için üzerinde fazla durulmadığını vurgulayan Eryılmaz, ´´Bu bir binanın temeli gibidir. Binanın temeli nasıl toprağın altındaysa, yıkılınca ancak onun ne olduğunu anlarsak, etik, ahlak meselelerinin de bir toplumda krizler çıktığı zaman önemi daha çok anlaşılıyor´´ dedi.
Türkiye´de etik ve ahlak konularının en son 1980 ve 2001 yıllarında konuşulduğunu anlatan Eryılmaz, ´´Çünkü çok önemli krizler oldu bu dönemde. Bankadan kredi alma ehliyetine sahip olamayan insanlara, banka kurulmasına izin verildi. Denetlenmedi, ondan sonra üst kurullar geliştirildi. Bu sene bankaların karını görüyorsunuz. En yüksek karı onlar yapıyorlar. Amerika´da 2008´de başlayan bankacılık krizinin Türkiye´de bankaların en iyi zamanı olarak geçiyor´´ diye konuştu.
MÇF Genel Koordinatörü Musa Uyar da bir sivil toplum kuruluşu olarak üzerlerine düşen vazifenin, iyiyi teşvik etmek, güzeli desteklemek, birlikte yaşama sanatını topluma yayabilmek ve yaşanan sıkıntılara ortaklaşa çözümler bulmak olduğunu düşündüklerini söyledi.
Toplumun her kesiminde ve kurumunda, barışın, huzurun, iş etiğinin ve verimliliğin egemen olduğu, sosyal ve ekonomik kalkınmanın birlikte yükseldiği bir geleceğin hayalini kurduklarını belirten Uyar, şunları kaydetti:
´´İş etiğinin amacı, sadece felsefi analizler yapmak demek değildir. Günümüzde iş etiğiyle ilgili çalışmalar yapılır ve bu doğrultuda bazı kurallar ve ilkeler oluşturulurken, iş etiğinin toplumsal genel ahlaktan bağımsız olamayacağı ve iş ahlakıyla ilgili bu kural ve ilkelerin sadece yazılı birer metin halinde sergilenmesinden çok bunların işçi ve işverenler tarafından içselleştirilmesi yani gönüllere indirilmesi unutulmamalıdır.
İş etiği ilkelerinin, işletmelerin ilişkide bulundukları tüm işletme ve kişileri yakından ilgilendirmesi ve güven anlamını içermesi gerekiyor. Günümüzde, iş etiği ilkeleri ve uygulamaları, iş yaşamında ve tüm ekonomik ilişkilerde ciddi bir biçimde hissedilmektedir.´´
Uyar, ´´Yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, kayırmacılık, çetecilik, kapkaççılık gibi konularla hergün yü yüze kalan ülkemizde iş etiğinin önemi daha çok artmaktadır´´ diye konuştu.
FACEBOOK YORUMLAR