Ermeni açılımı ve kaçak Ermeniler
Ermeni açılımı ve kaçak Ermeniler
Editör: Turkinfo.nl
26 Nisan 2010 - 08:22
ERMENİ AÇILIMI, KAÇAK ERMENİLER,
SAHİPSİZ AHISKALILAR
Ankaranın, ABD Temsilciler Meclisi ve İsveç Parlamentosunda kabul edilen Ermeni tasarılarına verdiği tepkiler arasında gündemi en çok meşgul eden ne Washington Büyükelçisi Namık Tanın, ne de Stockholm Büyükelçimiz Zergun Korutürkün geri çekilmesi oldu. Başbakan Erdoğanın BBC televizyonuna verdiği demeçte gündeme getirdiği Türkiyede bulunan 100 bin kaçak Ermeni hem içeride hem de dışarıda tartışmaların odağındaydı.
Dış basında, 100 bin Ermeninin gündeme getirilmesi bir çeşit şantaj olarak değerlendirildi ve Türkiye karşıtları bu açıklamadan faşizan birtakım anlamlar çıkartmaya çalıştı. Ancak açıklamanın ardından yaşananlar aslında, Türkiyenin bakın her şeye rağmen biz Ermenistan vatandaşlarına sahip çıkıyoruz, siz ise bize adil davranmıyorsunuz mesajını iletmeye çalıştığına işaret ediyor. Öte yandan Erdoğanın Ermeni Cemaati liderlerinden Bedros Şirinoğlu ile yaptığı ve Şirinoğlunun 1915´te, iki çok samimi arkadaşın arasına nifak sokulmuştur. Bunu soykırım olarak nitelemeye gerek yok. Her nedense bu olayın üstü kapatılmak istenmiyor. Ermeniler kendilerini Türkiye´de güvende hissediyorlar. Diasporada yaşayanlar gelsinler Türkiye´deki Ermeni vakıflarını, mallarını, mülklerini, okullarını, Ermeni vatandaşların yaşantılarını görsünler, sonra karar versinler. sözlerini sarf ettiği görüşme bu kadar yer almadı basında. Türkiyenin lehine kullanmak istediği bir durum aniden yurt dışında Türkiyenin aleyhine kullanıldı çünkü.
Erdoğan Ermeni cemaatiyle görüşüyor, Türkiyenin, Ermenistan vatandaşlarının çocuklarının eğitiminden sağlık hizmetlerine, bu kişilere sahip çıkacağını açıklıyordu. Aslında bu noktada benim aklıma takılan, daha doğrusu gündeme getirmek istediğim konu Türkiyedeki kaçak Ermenilerden ziyade, 1944 yılında Sovyetler Birliği döneminde Kafkasyadan, yurtlarından bir gecede koparılarak sürülen Ahıska Türkleri.
Derdim veya sıkıntım bu ülkenin vatandaşı olan Ermeniler ile değil, Türkiyede halen kaçak olarak hayatını sürdürmeye çalışan Ermeniler de değil. Hele hele Başbakanın, sağlığı ile özel olarak ilgilendiği Ermeni genci de değil.
Türk milleti olarak, İslamın da bize kattığı hoşgörü, yardımseverlik, iyilik gibi duygularımızı hala kaybetmemiş olmamız sevindirici elbette. Zira bizden başka türlüsü de beklenemezdi. Ancak, ülkemizde kaçak olarak bulunan Ermenilerin çocuklarının eğitimi için gösterilen çabaların, Temmuz 1992de kabul edilen 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiyeye Kabulü ve İskanı Kanunu ve bu kanuna ek olarak yayınlanan çeşitli genelgelere rağmen, uzun yıllardan beri Türkiyede yakalanma korkusuyla yaşayan, hiçbir sosyal güvenlik imkanından yararlanamayan, sahip oldukları diplomalar geçerli olmadığı için neredeyse okuryazar bile kabul edilmeyen, çocuklarını okula dahi gönderemeyen, sürekli polis korkusu altında yaşayan, kaçak oldukları için birçok işyerinde, bu konumlarından da yararlanılarak neredeyse boğaz tokluğuna çalışmak zorunda kalan, yakalandıklarında da hemen sınırdışı edilen Ahıska Türkleri için de gösterilmesini istiyorum. Ahıska Türklerinin sessiz feryatlarının duyulmasını, sorunlarının çözülmesini, Biz Türküz, bizim vatanımız Türkiyedir diyen, yıllar yılı sürgün hayatı yaşayan bu insanlara çok görmememiz gerektiğini düşünüyorum.
Bu isteklerim aslında sadece Ahıska Türkleri ile ilgili değil. Türkiyede yasa dışı olarak hayatlarını sürdüren Ermenistan vatandaşlarına tanınan hoşgörünün, iyi niyetin, benzer konumda olup anında sınır dışı edilen Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen ve hatta Rus ve Ukraynalılar için de gösterilmesini istemek doğal bir hak değil midir?
Umarım, bu isteklerim karar verme makamında olanlar tarafından doğal olarak karşılanır ve benzer uygulamalar, anılanlar için de yerine getirilir.
Ayfer Işık Aksu
aaksu@globalyorum,com
SAHİPSİZ AHISKALILAR
Ankaranın, ABD Temsilciler Meclisi ve İsveç Parlamentosunda kabul edilen Ermeni tasarılarına verdiği tepkiler arasında gündemi en çok meşgul eden ne Washington Büyükelçisi Namık Tanın, ne de Stockholm Büyükelçimiz Zergun Korutürkün geri çekilmesi oldu. Başbakan Erdoğanın BBC televizyonuna verdiği demeçte gündeme getirdiği Türkiyede bulunan 100 bin kaçak Ermeni hem içeride hem de dışarıda tartışmaların odağındaydı.
Dış basında, 100 bin Ermeninin gündeme getirilmesi bir çeşit şantaj olarak değerlendirildi ve Türkiye karşıtları bu açıklamadan faşizan birtakım anlamlar çıkartmaya çalıştı. Ancak açıklamanın ardından yaşananlar aslında, Türkiyenin bakın her şeye rağmen biz Ermenistan vatandaşlarına sahip çıkıyoruz, siz ise bize adil davranmıyorsunuz mesajını iletmeye çalıştığına işaret ediyor. Öte yandan Erdoğanın Ermeni Cemaati liderlerinden Bedros Şirinoğlu ile yaptığı ve Şirinoğlunun 1915´te, iki çok samimi arkadaşın arasına nifak sokulmuştur. Bunu soykırım olarak nitelemeye gerek yok. Her nedense bu olayın üstü kapatılmak istenmiyor. Ermeniler kendilerini Türkiye´de güvende hissediyorlar. Diasporada yaşayanlar gelsinler Türkiye´deki Ermeni vakıflarını, mallarını, mülklerini, okullarını, Ermeni vatandaşların yaşantılarını görsünler, sonra karar versinler. sözlerini sarf ettiği görüşme bu kadar yer almadı basında. Türkiyenin lehine kullanmak istediği bir durum aniden yurt dışında Türkiyenin aleyhine kullanıldı çünkü.
Erdoğan Ermeni cemaatiyle görüşüyor, Türkiyenin, Ermenistan vatandaşlarının çocuklarının eğitiminden sağlık hizmetlerine, bu kişilere sahip çıkacağını açıklıyordu. Aslında bu noktada benim aklıma takılan, daha doğrusu gündeme getirmek istediğim konu Türkiyedeki kaçak Ermenilerden ziyade, 1944 yılında Sovyetler Birliği döneminde Kafkasyadan, yurtlarından bir gecede koparılarak sürülen Ahıska Türkleri.
Derdim veya sıkıntım bu ülkenin vatandaşı olan Ermeniler ile değil, Türkiyede halen kaçak olarak hayatını sürdürmeye çalışan Ermeniler de değil. Hele hele Başbakanın, sağlığı ile özel olarak ilgilendiği Ermeni genci de değil.
Türk milleti olarak, İslamın da bize kattığı hoşgörü, yardımseverlik, iyilik gibi duygularımızı hala kaybetmemiş olmamız sevindirici elbette. Zira bizden başka türlüsü de beklenemezdi. Ancak, ülkemizde kaçak olarak bulunan Ermenilerin çocuklarının eğitimi için gösterilen çabaların, Temmuz 1992de kabul edilen 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiyeye Kabulü ve İskanı Kanunu ve bu kanuna ek olarak yayınlanan çeşitli genelgelere rağmen, uzun yıllardan beri Türkiyede yakalanma korkusuyla yaşayan, hiçbir sosyal güvenlik imkanından yararlanamayan, sahip oldukları diplomalar geçerli olmadığı için neredeyse okuryazar bile kabul edilmeyen, çocuklarını okula dahi gönderemeyen, sürekli polis korkusu altında yaşayan, kaçak oldukları için birçok işyerinde, bu konumlarından da yararlanılarak neredeyse boğaz tokluğuna çalışmak zorunda kalan, yakalandıklarında da hemen sınırdışı edilen Ahıska Türkleri için de gösterilmesini istiyorum. Ahıska Türklerinin sessiz feryatlarının duyulmasını, sorunlarının çözülmesini, Biz Türküz, bizim vatanımız Türkiyedir diyen, yıllar yılı sürgün hayatı yaşayan bu insanlara çok görmememiz gerektiğini düşünüyorum.
Bu isteklerim aslında sadece Ahıska Türkleri ile ilgili değil. Türkiyede yasa dışı olarak hayatlarını sürdüren Ermenistan vatandaşlarına tanınan hoşgörünün, iyi niyetin, benzer konumda olup anında sınır dışı edilen Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen ve hatta Rus ve Ukraynalılar için de gösterilmesini istemek doğal bir hak değil midir?
Umarım, bu isteklerim karar verme makamında olanlar tarafından doğal olarak karşılanır ve benzer uygulamalar, anılanlar için de yerine getirilir.
Ayfer Işık Aksu
aaksu@globalyorum,com
FACEBOOK YORUMLAR