Diaspora Uluslararası Kısa Film Festivali'nde, kültür aktarımı konuşuldu
- TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz: - "Bir yere yaslanmazsak ve gerçekten içselleştirmezsek sonucunda ne iyi bir ürün ortaya koyabiliyoruz, ne de direnebiliyoruz. Dolayısıyla direnebilmek için sinemamızı bu toprakların merkezine oturtmamız gerekiyor" - Yönetmen Nazif Tunç: - "Ben bugün bir kültür aktarıcısı olarak edebiyatın, sözün, türkünün ve sinemanın en etkin araçlardan biri olduğunu düşünüyorum"
Anadolu Ajansının Global İletişim Ortaklığında, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından hayata geçirilen festival, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü desteği, TRT kurumsal iş ortaklığı ve Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı organizasyonuyla yapılıyor.
Festival kapsamında Akademi Beyoğlu'nda gerçekleştirilen "Kültür Taşıyıcısı Olarak Sinema" başlıklı söyleşiyi festivalin direktörü Emrah Kılıç yönetti.
Söyleşide sinemanın farklı işlevlerinden biri olan "kültür aktarımı" konusu ele alındı ve bu bağlamda filmlerin farklı toplumları tanımayı sağlayan özelliği üzerinde duruldu.
- "Diaspora hedefinin iyi çizilmesi gerektiğini düşünüyorum"
TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz, TRT'nin kültür taşıma işlevine, dizi ve filmlerinin yurt dışında bıraktığı Türkiye imajına değindi.
Yeşilçam geleneğinin yeniden canlandırılması için 4 yıldır çok sayıda senaryoyu inceleme fırsatı bulduklarını dile getiren Yavuz, "Kaybolan bir şeyi bir sabah kalkıp hadi yeniden bunu yapalım dediğimizde olmuyor, bunun bir iklimi var." şeklinde konuştu.
Cemil Yavuz, kendi ailesinden de yurt dışında yaşayanların bulunduğunu belirterek şunları kaydetti:
"Benim de babam Almanya'da çok uzun yıllar kaldı. Amcam halen Almanya'da. Biraderim Almanya'da yani aslında diasporaya çok uzak değilim. Üçüncü ve dördüncü kuşağı da görüyoruz. Ben bu diaspora kavramının çok iyi temsil edilmesini ve hedefinin iyi çizilmesi gerektiğini düşünüyorum."
Yaşanılan ülkeye entegrasyonun olması gerektiğini fakat kendi kültürünü korumanın da önemli olduğunu vurgulayan Yavuz, "Bir yere yaslanmazsak ve gerçekten içselleştirmezsek sonucunda ne iyi bir ürün ortaya koyabiliyoruz, ne de direnebiliyoruz. Dolayısıyla direnebilmek için sinemamızı bu toprakların merkezine oturtmamız gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Yavuz, Türk sinemasının ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarına değinerek, "Türk sineması kendi içerisinden kaynaklanan problemleri aşamadıktan sonra dışarıdan gelen problemleri istediğimiz kadar konuşalım o etki ortadan kalktıktan bile bir şey değişmeyecek." diye konuştu.
- "Kültür oluşturmada duyguların büyük yeri var"
Yönetmen Nazif Tunç, sanatı ve insanı olgunlaştıran şeylerin gurbet, ayrılık ve ölüm olması gerektiğini belirterek, "Bunları yaşamış olan insanların nereye giderlerse gitsinler kendi içlerinde olan acıları, özlemleri, yaşayışları bir şekilde aktarmamaları mümkün değil. Yani telin, sözün, kameranın kuvvetiyle bunlar nerede olursa olsun karşımıza çıkacak. Özellikle son yıllarda tekniğin haberleşmenin çok kolaylaştığı bir zamanda bir kültür oluşturmada, bir sanat oluşturmada, bir güç oluşturmada zannediyorum bu saydığımız duyguların büyük yeri var." ifadesini kullandı.
İnsanın fıtratında nerede olursa olsun güzeli ve hakikati aramak olduğunun altını çizen Tunç, şunları söyledi:
"Nerede olursa olsun ister gurbette ister içeride olsun, güzeli ve hakikati aramak var. Ot bile olsa bir kök üzerinde yükseliyor. Aldığı kültürün, kökün genlerinde var olan şeyin, ister yurt dışında, ister yurt içinde olsun, üretmekle ilgili meyvesini vermekle ilgili bir mecburiyeti ve zorunluluğu var.
Bu açıdan ben bugün bir kültür aktarıcısı olarak edebiyatın, sözün, türkünün ve sinemanın en etkin araçlardan biri olduğunu düşünüyorum. Bugün de dünyanın her tarafında özellikle Avrupa'da bizim uzantımız olan kuşaklar var ve bunlar bir bilince ulaşmışlar. Kendi bilinçleriyle oralarda tekrar bir sanat inşa ediyor, güzeli ve hakikati arıyor, çevrelerini sorguluyorlar. Dünya meselelerini yorumluyorlar. İnsanın çareli veya da çaresiz, mecbur ya da zorunlu birtakım halleriyle ilgili filmler yapıyorlar. Bu açıdan çok iyi bir yerde sinemamız."
- "Diasporanın topraklarına olan bağlılığı hiçbir zaman tükenmedi"
Yönetmen Reis Çelik, çeşitli nedenlerle ülke değiştirmiş insanların yaşadıkları dünyada memleketlerine ve topraklarına olan bağlılıklarının hiçbir zaman tükenmediğini söyledi.
Türk diaspoarasının, Osmanlı'nın dağılışından bugüne kadar farklı zamanlarda farklı nedenlerle yaşanan göçler sonrasında oluştuğunu ve geniş bir etki alanına sahip olduğunu kaydeden Çelik, şunları ekledi:
"Biz bunlara işçilere, çikolata getiren insanlar olarak baktık. Bağış toplayacağımız insanlar olarak baktık. Siyasileri zaten gözden çıkarmıştık onlar bizden değildi. Tüccarlara 'Acaba bize yatırım yapar mı?' diye baktık. Hepsini çok basit anlamda değerlendirdi bizim devlet anlayışımız. Diasporanın ne demek olduğunu bilemediğimiz için de politika ve strateji geliştiremedik."
- Filmler "Seyirci Ödülü" için de yarışacak
Festivalde yer alan tüm filmler salon gösterimlerin yanı sıra "festivalscope.com" adresinden çevrim içi olarak erişime açıldı. Filmleri izleyen sinemaseverler, "diasporafilmfestival.com" adresinde verecekleri oylarla 500 avroluk "Seyirci Ödülü"nü kazanan filmi belirleyecek.
Jüri, yönetmen Anthony Nti, Asya Dünya Film Festivali Direktörü Asel Sherniyazova, Bakü Uluslararası Kısa Film Festivali Direktörü Fehruz Shamiyev, Saraybosna Film Merkezi Direktörü Ines Tanovic, yönetmen Nariman Aliev, yazar ve yapımcı Samed Karagöz'den oluşuyor.
Tüm gösterimlerin ücretsiz olacağı etkinlikte, salonlarda dezenfeksiyona yeterince zaman ayırmak amacıyla günde üç seans gösterim yapılacak.
AA
FACEBOOK YORUMLAR