Den Haag Türk Platformu 50. Yıl programı
Den Haag Türk Platformu 50. Yıl programı kapsamında konusunda uzman kişilerin konuşmacı olarak katıldıkları bir seminer organize etti.
Seminerin amacı, özellikle son yıllarda Hollanda'dan göç edenlerin sadece birinci kuşak olmayıp, Hollanda'da yüksek öğrenimini tamamlamış gençlerden oluşmasını tartışmaya açmaktı. Seminerde sorulan "Gitmek mi zor kalmak mı?" sorusuna Hollanda'da doğup büyümüş Türk Kökenli bir avukat olarak cevap vermeye çalıştım:
"Hollanda tarihine baktığımızda göç olayının kimi dönemlerde yaşanmış olduğunu görüyoruz. Bu bazen Hollanda'ya göçmek şeklinde olabildiği gibi Hollanda'dan başka ülkelere göç şeklinde de gerçekleşmiştir. Hollanda'nın "Gouden Eeuw"dediğimiz "Altın Yüzyıl" olarak geçen döneminde, özellikle Protestan ilticacılar Belçika ve Fransa'dan Hollanda'ya göç etmişlerdir. Daha sonraları 70'li yıllarda çalışmak için Türk ve Faslılar Hollanda'ya göç ettiler. Bu işçilerin 80'li yıllarda eş ve çocuklarını getirmeleri kalabalık yeni bir göç dalgasına daha sebep oldu. Ancak o dönemde Hollanda'da yaşanan ekonomik kriz, işsizlik ve Surinam'daki bağımsızlık sonrası ciddi bir nufusun Hollandaya gelmesi ile bu ikinci büyük göç dalgası bazı olumsuz durumlara sebebiyet verdi. Türklerin iş bulmaları, çocuklarını eğitime katılmaları, iş adamlarının iş kurmaya başlamalarıyla birlikte bu olumsuz yansıma, 90'lı yıllarda düzelme gösterdi ve 2000'li yıllara kadar da güzel bir şekilde gelişti.
11 Eylül New York'taki terör eyleminden sonra İslamiyete karşı olumsuz bir bakış Hollanda'da da oluştu. Özellikle Theo Van Gogh'un öldürülmesi sonrasında bu negatif bakış öncelikle Pim Fortuyn ve sonrada Wilders'ın politikalarına da yansıdı. Bu politik değişimleri eğitimli Türk gençlerinin protesto etmeleri neticesinde göç etme eğiliminin de başladığını görüyoruz. Diğer bir neden olarak araştırmalar gösteriyor ki, bu gençler aynı zamanda sosyal networklerini yeterince geliştiremedikleri için ve buradaki mutsuzluklarını başka yerde gidermek arzusuyla Türkiye'ye göçmeyi bir çözüm olarak görmeye başlıyorlar. Ben şahsen bunu bir kaçış olarak görüyorum ve doğru bulmuyorum.
Son istatistiklere baktığımızda Hollanda'dan yurt dışına göç edenlerin sayısı 140 bin civarında. Bunların çoğunluğunu Hollandalıların kendisi oluşturuyor. Tercih ettikleri ülkeler de Belçika, Almanya, İskandinavya, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda. Diğer göç eden bir grup ise, bir dönem Hollanda'ya göç etmiş olup ekonomik düzeylerini güçlendirdikten sonra geri dönüş yapan Polonyalılar ve Bulgarlar. Çok küçük bir bölümü de biraz önce bahsettiğim ikinci kuşak eğitimli Türk gençlerinden oluşuyor.
Peki bu gençler nereye göç ediyorlar? Anne babalarının geldikleri bölgelere dönmüyorlar. Çoğunluğu Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerde yaşamaya başlıyorlar. Öncelikle bu gençlerimize şunu vurgulamak istiyorum; gittiğiniz bu şehirlerde de sosyal çevreniz Hollanda'daki gibi yeterince olmayacaktır.
Bu gençler Türkiye'deki ekonomik gelişmeleri olumlu bir fırsat olarak görüyorlar. Ayrıca anadilini biliyor olmalarının da bir avantaj olduğunu düşünüyorlar. Aslında ne kadar Türkçe konuşuyor olsalar bile, yüksek öğrenim diplomasını aldıkları seviyede Türkçeleri maalesef yeterli değil. Bu nedenle başarılı olmayıp tekrar Hollanda'ya dönmek zorunda kalabiliyorlar. Türkiye'de ekonomik olarak daha iyi fırsatlar olduğunu düşünen bu gençlerin dikkate almaları gereken bir diğer konu ise, Türkiye'nin anne babalarının geldiği dönemlere göre çok gelişmiş olduğudur. Artık Türkiye'de yaşayan gençler de bir kaç dil bilerek üniversitelerden mezun olarak iş hayatına başlamaktalar. Yani rekabet iş bulma konusunda orada da fazlasıyla mevcut.
Diğer taraftan Hollanda'da iş hayatına yeterince yatırım yapılmadığı için bu gençler için sadece diploma sahibi olmak iş bulmaları için yeterli olmayabiliyor. Uyum sadece Hollanda'da diploma almak ve dili öğrenmekten ibaret değil. Hollanda iş pazarında varlık gösterip başarılı olabilmek için sosyal hayat içine girip, ilişkilere yatırım yapılması da gerekiyor.
Bizler, Sivil Toplum Kuruluşları (STK) olarak maalesef gençlere bu anlamda gerekli yatırımı şimdiye kadar çok etkili yapamadık. Bir yandan gençlerimizin iş hayatlarında başarılı olmasını istiyoruz ancak bunun için gerekli olan bilgi ve beceriyi kazandırmıyoruz. Elbette çocuklarımızın kendi kültürlerini iyi tanıması için onları folklor oynamak gibi, saz çalmak gibi aktiviteleri organize edeceğiz. Ancak bunun yanında STK'lar nasıl çalışır, politika nasıl işliyor, Hollanda da beşeri ilişkiler nasıl kuruluyor gibi konularda da yetiştirmemiz gerekiyor. Bu nedenle onlara STK'lar bünyesinde imkanlar sunmalıyız. Kanımca biz bunu şimdiye kadar çok yeterli yapamadık. Bu kuruluşlarımıza baktığımızda yönetim kadrolarında gençlere yeterince yer verilmediğini görüyoruz. Yada verilmiş olsa bile çok etkili değerlendirilmiyorlar.
Evet Hollanda'da ayrımcılık olabilir, iş hayatında yada İslamiyete karşı ön yargı olabilir. Ancak biz bunu bir engel olarak görmemeliyiz. Bu sorunu gelişmek için bir fırsata dönüştürüp gelişmeliyiz. Eğer biz bu konularla mücadele edersek, mücadele için gerekli mekanizmaları gençlerimize de öğretirsek, onların da güzel yerlere gelmesine imkan sağlarız. Biz Türk olduğumuz kadar Hollandalıyız da. Bunu kabul etmemiz gerekiyor. Eğer biz mücadele araçlarını etkili kullanırsak hak ettiğimiz güzel yerlere bu toplum içinde gelebiliriz diye düşünüyorum.
Ben de 1993 yılından beri Hollanda'da avukat olarak çalışıyorum. Ben de ilk çalışma yıllarımda çeşitli ön yargılara maruz kaldım. Fakat ben bunu her seferinde mücadele etmek için bir fırsat olarak gördüm. Eğer şu an ben 2010 yılından beri HSYK bünyesinde çalışan ilk Türk avukat olarak, Hollanda'nın yeni hakimlerini seçebiliyorsam, Genel Kurulunda görev yapan ilk Türk avukat olarak Amsterdam Barosunu Hollanda Barosunda temsil edebiliyorsam, demek ki doğru yerde doğru mücadeleyi yaparsak imkanları yaratıyor ve başarıyoruz. 50 sene sonraya baktığımızda arzu ettiğimiz noktalara ulaşmak için bu konularda daha çok yatırım yapmamız gerektiği ortaya çıkıyor.
Uyumdan kesinlikle korkmamamız gerekiyor. Eğer sizler çocuklarınıza iyi birer temel verdiyseniz, Türk kimliğini ve dini doğru anlattıysanız, o zaman bu çocuklar hiç bir zaman bu toplum içinde çelişkiye düşmeyecek ve kaybolmayacaklar. Uyum bu ülkede başarıya ulaşmak için bir fırsattır. Bizim korkularımız çocuklarımızın başarıya ulaşmaları önünde engel oluşturacaktır. Çocuklarımız Holandalı çocuklarla büyümeli, okula gitmeli, beraber eğlenmeli ve sosyalleşmelidirler. Ancak bu şekilde fırsat eşitliğinden faydalanabilirler.
FACEBOOK YORUMLAR