-Boeing, THY kazasının suçunu Türk pilotlara yüklemek istemiş.
Boeing’in, suçu Türk pilotlara yüklemek için, Hollanda Araştırma Komisyonu’na baskı yaptığı ortaya çıktı. Boeing CEO’su David Callhoun Lahey’deki soruşturmaya çağrıldığı halde gelmedi
Editör: Turkinfo.nl
13 Şubat 2020 - 08:32
*Boeing’in, suçu Türk pilotlara yüklemek için, Hollanda Araştırma Komisyonu’na baskı yaptığı iddiası soruşturuldu ve dağ fare doğurdu
*Boeing CEO’su David Callhoun Lahey’deki soruşturmaya çağrıldığı halde gelmedi
Düşüşüne şahit olduğum THY uçağı ile ilgili iddialar muallakta kaldı
New York Times’ın ocak ayında yayınladığı, THY uçağının Amsterdam’a düşüşü ile ilgili bir haber Hollanda parlamentosunu ayağa kaldırmıştı.
NY Times, büyük bir tesadüf eseri benim de eşim ile birlikte şahit olduğum, 25 Şubat 2009 günü Amsterdam’ın Schiphol Havalimanı’na inerken yere çakılan ve 9 kişinin ölümüne sebep olan THY’ye ait 737-800 tipi uçağın düşüş nedeni hakkında hazırlanan raporun, Boeing yönetiminin baskısı ile değiştirildiğini yazmıştı.
O zamanki araştırma komisyonunda yer alan Yüksek Öğrenim Üyesi Sidney Dekker’in, 10 yıl sonra ortaya çıkıp ‘Hazırladığımız nihai rapor, Boeing yönetiminin baskısıyla değiştirildi’ şeklindeki iddiası üzerine, Hollanda parlamentosu bir araştırma komisyonu kurulmasını kararlaştırdı. Boeing firması ve Amerika Federal Güvenlik yetkililerinin baskısıyla, Hollanda Güvenlik Kurulu’nun hazırladığı nihai rapordan, uçağın üretici firmasına ait hataların çıkarıldığı iddiası, o zamanki Başkan Pieter van Vollenhoven’i de töhmet altında bırakmıştı.
Hollanda parlamentosunda 6 şubatta yapılan komisyon araştırmasına, Boeing’in CEO’su David Callhoun çağrılmasına rağmen katılmadı.
"THY uçağının düşüşünde, Boeing'in sistemsel tasarım hatalarının da etkili olduğu" yönünde hazırladığı raporun sümen altı edildiğini iddia eden Prof. Dr. Sidney Dekker, Avustralya’da olduğu için video bağlantısı ile ifade verdi. Dekker, NY Times’a yaptığı açıklamada, Hollanda’dan Boeing’e giden nihai raporda, kazanın imalat hatasından çok, Türk pilotların dikkatsizliğinden kaynaklandığının yazılı olduğunu iddiasını yineledi. Avustralya’dan video kanalıyla verdiği ifadede iddiasını tekrarlayan Dekker’e karşı, eski başkan Pieter van Vollenhoven, Boeing yönetiminin baskısı altında kalmadıklarını, raporda kesinlikleiddia edilen ifadenin yer almadığını belirtti.
Van Vollenhoven, iddianın asılsız olduğunu belirtirken, ‘Biz raporumuzu baskı ile hazırlamadık. Raporumuzda, kazanın üretim hatasından meydana geldiğini açıkça yazdıktan sonra, pilotlarda da hafif bir insani hata olduğunu belirttik. Haberde yazıldığı gibi raporun, Boeing’in hatasını hafifletici ifadeler kullanmadık.’ dedi ve böylece de dağ fare doğurmuş oldu.
Pieter van Vollenhoven kimdir?
Hollanda Prensesi Margriet ile evli olan Pieter van Vollenhoven, kayınbabası Prens Bernhard’ın gazabına uğradı ve Kraliyet Ailesi dışında tutularak ‘Prens’ ünvanı verilmedi.
Van Vollenhoven, THY uçağının düşmesinden iki saat sonra olay yerindeydi. Kara Kutu’yu kendisi teslim aldı ve hiç kimseye ve kuruluşa vermedi. O sırada yaptığı açıklamalar sırasında da THY açısından olumlu beyanatlar veren van Vollenhoven, kendisi ile yaptığım görüşmede de, olayı çarpıtmak isteyen Hollanda medyasına malzeme vermemişti.
DÜŞÜŞE ŞAHİT OLUŞUMUN HİKÂYESİ VE SONRA YAŞANLAR
25 şubat Çarşamba günü, eşimi Heemskerk’teki ablasına götürüyordum. Öylesi bir tavır içindeydim ki, sanki bir güç beni o acı tesadüfle buluşturmak için oyalanmaya zorluyordu.
Önce hiç gereği yokken bir benzin istasyonuna girdim. Sonra, daha güzel bir manzara seyretmek için, Almere’de sahil yoluna girdim. A9 oto yoluna girdikten sonra Haarlem üzerinden Heemskerk güzergâhına girdim. Hızım 95 kilometreyi geçmiyordu.
Saat 10.26’da sol tarafımda Schiphol Havalimanı’nı gördüm. Uçaklar havaalanına A9 oto yolu üzerinden iki noktadan iniş kalkış yaparlar. Biri, Kuzey Doğu’dan Amstelveen üzerinden, diğeri de Kuzey Batı’dan İjmuiden üzerinden. O sırada uçaklar Kuzey Batı’dan iniş yapıyorlardı.
Tam saat 10.27’ de, 3 kilometre ileride ve sağ tarafta bir uçağın normalden daha hızlı bir şekilde yere indiğini görünce “eyvah uçak düştü” diye bağırdım. Ama daha sonra “Yok yok, o uçak piste iniş yapmıştır” dedim. Ama saniyeler içinde, pistlerin, sonra sol tarafımda olduğunu hatırladım. Önce otoyolu aşılmalıydı. Endişe ve merak içinde uçağın indiği yere yaklaştım. Ağaçlar arasından dikkatle bakarken eşime, “ Bak, ağaçların arkasındaki uçak değil mi?” diye sordum. Evet, yerdeki bir uçaktı ve yerden buharlar yükseliyordu.
Oto yolu üzerinde, yerdeki uçağın tam karşısına geldiğimiz zaman uçağın üzerinde kocaman TURKISH yazısını görünce bu kez “Eyvah THY uçağı” diye bağırdığımı hatırlıyorum.
O an nasıl bir şok durumu ve panik içine girdiğimi izah edebilmem çok zor.
Ama yine de gazetecilik ruhum beni kendime getirdi. Öncelikle yakında olan gazeteci kardeşlerimi aramaya başladım. Hürriyet’ten Ünal Öztürk, Anadolu Ajansı’ndan Yusuf Bakırcı, Zaman’dan Basri Doğan ilk aradığım kardeşlerim oldu. Sonra THY Müdürlerini aradım. Önce Amsterdam Müdürü Paşa Çetin’i aradım ve acı haberi verme talihsizliğini yaşadım. Sonra, şimdi Brüksel’de görev yapan eski Müdür Güngör Karaoğlu’nu aradım.O an Karaoğlu İstanbul’daydı.
Komfortours’dan Osman Çelik, Corendon’dan Berk Güden’i de aradıktan sonra bu kez benim telefonum çaldı. Arayan NTV Televizyonu idi. Geçmiş yıllarda muhabirliklerini yaptığım için kayıtlarında benim de telefon numaram vardı.
“İlhan bey, sizin orada THY uçağı düşmüş, acaba sizde bu konuda bilgi var mı?” diye sordukları zaman, “Bende bilgi çok” dedim. “Ne gibi?” dediler. “ Şu anda düşen uçağın yanındayım” deyince onlar da heyecanlandı ve “ Hemen canlı yayına alıyoruz” dediler.
Böylece, THY uçağının düşmesini canlı yayında duyuran dünyadaki ilk televizyon NTV oldu.
Canlı yayında neler anlattığımı hatırlamak bile istemiyorum. Çok feci bir durumu anlatıyordum. Uçağın içinden dışarı fırlayan yolcuların çok sakin bir şekilde dolaşmaları da korkutucuydu. Emsal göstermek iyi değil ama, durumu anlatabilmek için emsal göstermeliyim. Zihinsel özürlülerin kaldığı bir hastane bahçesini düşünün. O bahçede dolaşan hastaların hengi haletiruhiye içinde olduğunu göz önüne getirin. İşte uçağın etrafında dolaşanlar da o haletiruhiye içindeydiler. Açıkçası; deliler gibi dolaşıyordular. Yani şok durumundaydılar. Yanımdaki eşim, uçaktan çıkanları sayarken ağlıyordu. “Tam 50 kişi” demişti eşim. Ben de canlı yayında, “Şu anda uçağın etrafında 50 yolcu dolaşıyor” demiştim.
Sonradan bu sayının tamı tamına doğru olduğu meydana çıktı. Zira sonradan yapılan açıklamada 84 yaralı olduğu açıklanmıştı. 50 + 84= 134 yapıyordu. Ama maalesef, o 84 yaralının 9’u da ölmüştü.
NTV’ deki canlı yayından sonra diğer televizyon kanalları aramaya başladı. Bunların bir kısmı telefonumu tabii ki NTV’den almıştı. Bir kısmında da benim telefon numaram vardı. Ne de olsa çoğu eski dostlarımdı. Mübalağasız, en az 15 TV kanalından arandım. Bu arada Hollanda’ nın NOS Yayın Kurumu da, bir Türk çalışanının NTV’yi izlemesi sonucunda bana bağlandı. Hollanda radyosuna da olayı canlı veren ilk gazeteci oldum. Bir saat sonra Fransız Kanal 5 televizyonu da telefonumu bulmuş. Oradan aradılar. Üç saat sonra da Kanada CNN’ den arandım. Canlı yayınlara bağlanma işi akşam geç saatlere kadar sürdü. O ana kadar benim haletiruhiyemde bir anormallik olmadı. Çünkü işimle meşguldüm. Ama akşam işler bittikten sonra ve de TV kanallarında görüntüleri izlemeye başladıktan sonra benim de haletiruhiyem bozuldu. Uyumak mümkün olmadı. Üç gün kendime gelemedim.Taaa ki, üç gün sonra, cumartesi günü, arkadaşlarım, Kuzey Hollanda İl Genel Meclisi Üyesi Köksal Gör ve UETD Başkanı ve yazarımız Veyis Güngör’ün, olay yerine çiçek ekişleri sahnesine kadar...
İşte o sahneyi televizyonda gördüğüm anda patladım ve hıçkırıklara boğuldum. Tam üç gün kendi kendimi yiyip bitirmiştim. Ağladıktan sonra gevşeyebildim.
Olaydan bir gün sonra Hollanda’nın BNR Radyosu’nda gazetecilerin açık oturumu yayınlanıyordu. Konu THY kazası idi. Bu ara, haberin hangi yayın organında ilk önce yayınlandığı tartışımaya başlandı. Her biri bir şeyler söylüyordu. Bu adamların tabii ki benim NTV’ye bağlanışımdan haberleri yoktu ama, kendi radyoları NOS’a bağlanışımdan da haberleri yok muydu?
İşte böyle değerli okurlarım. Bir kazanın, benim üzerimdeki etkisi böyleydi. Aynı kaza, burada yaşayan Türk toplumu üzerinde de büyük bir etki yaratmıştı.
Kazadan bir yıl sonra, uçağın düştüğü yere bir anıt dikilmişti. İşte o haber
“Sizin acınız, bizim acımızdır”
Amsterdam’da düşen THY kazazedeleri ve kurbanları için anma töreni yapıldı.Uçağın düştüğü bölgeye bir anıt dikildi
AMSTERDAM,- Geçtiğimiz yılın Şubat ayında Amsterdam'ın Schiphol havalimanına inişi sırasında bir tarlaya düşen THY'ye ait uçakta ölenler için anlamlı bir anma töreni düzenlendi ve uçağın düştüğü bölgeye bir anıt dikildi.
Düzenlenen anma töreni sonrası kaza yerinin yakınındaki anma ve dikilen anıtın açılış törenine Haarlemmermeer Belediye Başkanı Theo Weterings, Rotterdam Başkonsolosu Esen Altuğ, Lahey Büyükelçiliği 2. Katibi Alper Boşuter, THY Amsterdam Müdürü Metin Gözüaçık, ABD'nin Amsterdam Başkonsolosu Ruterbories, kazazedeler¸ kurtarma ekibi görevlileri ile çeşitli kurum ve kuruluşlardan yetkililer katıldılar.
263 kazazede ve yakınlarının gözyaşlarına boğulduğu anıtın üzerinde Türkçe, “Sizin acınız, bizim acımız”, Hollandaca “Uw leed is ons leed” ve ingilizce olarak da “Your grief is our grief” yazısı bulunuyor.
25 Şubat 2009 tarihinde meydana gelen kazada, pilotların da aralarında bulunduğu 9 kişi yaşamını yitirmiş, yaklaşık 80 kişi yaralanmıştı. Kaza sırasında civardaki evlerden ve işyerlerinden yardıma koşanlar için Haarlemmermeer Belediyesin'de düzenlenen törende 14 kişiye madalya verildi.
Törende bir konuşma yapan Haarlemmermeer Belediye Başkanı Theo Weterings, “Uçakta bulunan herkes 25 Şubat 2009'u hayatlarını kesin olarak değiştiren bir olay olarak hatırlayacaktır. Kaza yerinin yakınında oturanlar ve o sırada arabalarıyla yoldan geçmekte olan sürücüler, kendiliğinden uçak yolcularının yardımına koşmuşlardır. Bu vatandaşlar kendi hayatlarını tehlikeye atarak yardım ettiler. Bunun için kendilerine özellikle müteşekkiriz. Bugün hepimiz acıların ne zaman biteceğini açıklayan kesin bir sürecin var olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Bunun içindir ki bu yerin ve bu anıtın büyük bir önemi vardır. Hayatını kaybeden 9 kişinin anısına, taş ve 9 ağacın bulunduğu bu yer. Burası, herkesin kendince, kendi anısını yaşatabileceği bir yerdir. Sizin acınız, bizim acımızdır.” dedi.
Tekirdağ kurbanlarının anısına dikilen anıt taşına çelenk bırakan Rotterdam Başkonsolosu Esen Altuğ, törende yaptığı konuşmada, “Hepimizi derin üzüntüye sevk eden bu olayda Hollanda kuruluşlarının ve yetkililerinin bizimle yakın bir dayanışma ve işbirliği sergilemiş olmalarından duyduğumuz memnuniyeti belirtmek isterim. Haarlemmermeer Belediyesi'nin kazazedeler anısına yaptırmış olduğu bu anıtı, bu dayanışmanın bir simgesi olarak görüyoruz” dedi.
Törende ABD'nin Amsterdam Başkonsolosu Ruterbories de bir konuşma yaptı. Tekirdağ uçağının inişe geçtiği Polderbaan pisti tören sırasında hava trafiğine kapatıldı.
Kazazedelerden Gülseren Yıldırım, Ahmet Tokgöz ve Yavuz Yıldırım anma töreninde duygulu anlar yaşayarak yaptıkları açıklamada, kazanın şokundan hala kurtulamadıklarını belirterek “O kaza gününden bugüne tam bir yıl geçti ama inanın sanki dün olmuş gibi hala o anı yaşıyoruz. Buraya hayatını kayıp edenler için dualar etmeye geldik. O dehşet anını inanın unutmak kolay olmayacak” diyerek sağlık durumlarının da pek iyi olmadığını söylediler.
İzler silinemiyor!
Tören sonrasında acılarını dile getiren kazazedelerden bazılarının konuşmaları şöyle:
Ahmet –Sıdıka Tekgöz (Schiedam): Kazadan bu yana, yeni yaşamımızda, birinci yaşımızı yaşıyoruz. Canı veren de, alan da Allah’tır. Sanki bu gün düşmüş gibi içimizdeki duygular.İki pilotumuz da şehit oldu. Kazadan 40 gün sonra ablam vefat ettiği için mecburen Türkiye ye gitmek zorunda kaldım.Giderken üzüntülü olduğum için korkmuyordum.Fakat dönüşte bayağı zorluk çektim.Ve uçağa binip binmeme konusunda tereddüt geçirdim.
Sefer Barış (Apeldoorn): Ben uçakta, 7’nci sırada oturuyordum. Aslında o gün bu uçakla gelmeyecektim, son anda gelmeye karar verdim. Yaralı olarak kurtulup, olay yerindeki en yakın çiftlik evine giderek, yardım istedim. Daha sonra ambülans ekibi mudahale yaparak, boynumun ve kolumun kırık olduğu teşhisini koydular ve ilk müdahale orada yapıldı. 3 hafta hastanede kaldım, ameliyat oldum. Halen boynum ve kolumda 2 metalle yaşamımı sürdürüyorum. Vücut fonksiyonlarım tam olarak çalışmıyor. 1 yıl benim için çok zor oldu. İşimi göremiyorum.maddi ve manevi zarar gördüm, sağlığım nedeniyle işimi yapamıyorum. Uçak düştüğünde, Hollanda makamlarının gerçekten özverili çalıştıklarını hiç kimse inkar edemez. THY, maddi ve manevi destklerini hep devam ettirdi. Bugün bu anma töreninde, her şeyi yeniden yaşamak insana başka duygular yaşatıyor. Düştüğünüz yeri görüyorsunuz, bugün o günü tekrar yaşadım. Benim için buruk bir gündü!..
Yavuz – Gülşen Yıldırım (Utrecht): “Olay sırasında ben ve eşim oğlum gökmen uçakta idik. Böyle bir töreninin düzenlenmesi gerçekten güzel bir inisiyatif. Tören boyunca ister istemez o anları hatırladık. Gerçekten o anları unutmak mümkün değil. Şu ana kadar olayın sitresini hala üzerimizden atlatamadık. Kaza ilgili olarak avukatlarımızla görüşmeler devam etmekte.
O günden bu güne uçağa binmekte zorlanıyorum. Eskiden ayda iki defa Türkiye’ye giderken şu an uçağa binemiyorum. Keşke olmasa idi.Bunu da görecekmişiz. Kaderden kaçınılmıyor.Uçaktan çok korkmaya başladık. Oğlum bırakın uçağı, asansöre bile binmiyor.”
Mustafa Bahçecioğlu (Roosendaal) : “Duygularımız çok karışık. Haarlemmermer belediyesine çok teşekkür ediyoruz.Otobüste bu gün olay yerine giderken bile birden heycanladık.Allah’a şükür ediyoruz ki yaşıyoruz. Duygularımız çok karışık. Geçirdiğimiz bu yıl ilk zamanlara kadar etkilemeyeceğini düşündük.Ama aradan bir ay geçtikten sonra ilk önce uykusuzluk başladı.Sabah uyanamamak, konsentrasyon bozukluğu ve agresiflik gibi problemlerle yaşamaya başladık. İlk etapta bunu çabuk atlatırım diye düşündüm ancak bu böyle olmayıp, geçen Kasım ayından bu yana profesyonel psikolojik destek alıyorum. Olacak gibi değil. Bu kaza benim gerek iş, gerekse günlük yaşamımı etkiledi, maddi olarak olumsuz şekilde etkilendim. Bu arada kazayı en az can kaybıyla atlatmaya neden olan, olayın kahramanları pilotlarımıza buradan rahmet diliyoruz. Pilotlarımız hakkında ortaya atılan spekülasyonlara hiç önem vermiyoruz.”
Mustafa Batman (Roosendaal): “Bugün tam 1 yıl oldu. Çok acı bir gündü. O günlere tekrar dönmüş olduk. 1 yıldır psikolojik ve fiziksel tedavi görüyordum. Bu anlamlı tören, bizim için bir dönüm noktasıdır. Duygularım şu an biraz karışık çünkü onlarca kişiyi uçaktan kendim kurtarmaya çalıştım. Çok sayıda ağır yaralının durumuna bizzat şahit oldum. Hatta ölenleri bile görmek beni derinden üzdü. Şu an hala fark ediyorum ki, o günler tekrar gözümün önünden geçiyor, hala unutamadım. Bu vesileyle pilotlarımızı burada anmadan geçmek olmaz. Allah rahmet eylesin.”
Ferruh Koral (Lahey): Yalnız yaşadığım için hiçbir kimseden destek görmedim, kendi kendimi tedavi etmeye çalışıyorum. Bugüne kadar geçirdiğim en kötü yıldı. Bel ve boynumdan geçirdiğim sakatlığım hala devam ediyor. THY, beni Türkiye’ye götürerek muayene yaptırdı. Ameliyat dediler, yaptırmadım. Hollanda’ya geri döndükten sonra hiçbir kimse arayıp, sormadı. Şuan kendi ağrılarımla uğraşıyorum. Sigortam ise ‘sana şu kadar ödeyebiliriz, fazlasını ödeyemeyiz’ dedi. Profesyonel tedavi görmem gerekir ama maddi imkanlarım buna el vermiyor. Avukatlarım konuyla ilgili takibatları sürdürüyor.”
İlhan KARAÇAY
*Boeing CEO’su David Callhoun Lahey’deki soruşturmaya çağrıldığı halde gelmedi
Düşüşüne şahit olduğum THY uçağı ile ilgili iddialar muallakta kaldı
New York Times’ın ocak ayında yayınladığı, THY uçağının Amsterdam’a düşüşü ile ilgili bir haber Hollanda parlamentosunu ayağa kaldırmıştı.
NY Times, büyük bir tesadüf eseri benim de eşim ile birlikte şahit olduğum, 25 Şubat 2009 günü Amsterdam’ın Schiphol Havalimanı’na inerken yere çakılan ve 9 kişinin ölümüne sebep olan THY’ye ait 737-800 tipi uçağın düşüş nedeni hakkında hazırlanan raporun, Boeing yönetiminin baskısı ile değiştirildiğini yazmıştı.
O zamanki araştırma komisyonunda yer alan Yüksek Öğrenim Üyesi Sidney Dekker’in, 10 yıl sonra ortaya çıkıp ‘Hazırladığımız nihai rapor, Boeing yönetiminin baskısıyla değiştirildi’ şeklindeki iddiası üzerine, Hollanda parlamentosu bir araştırma komisyonu kurulmasını kararlaştırdı. Boeing firması ve Amerika Federal Güvenlik yetkililerinin baskısıyla, Hollanda Güvenlik Kurulu’nun hazırladığı nihai rapordan, uçağın üretici firmasına ait hataların çıkarıldığı iddiası, o zamanki Başkan Pieter van Vollenhoven’i de töhmet altında bırakmıştı.
Hollanda parlamentosunda 6 şubatta yapılan komisyon araştırmasına, Boeing’in CEO’su David Callhoun çağrılmasına rağmen katılmadı.
"THY uçağının düşüşünde, Boeing'in sistemsel tasarım hatalarının da etkili olduğu" yönünde hazırladığı raporun sümen altı edildiğini iddia eden Prof. Dr. Sidney Dekker, Avustralya’da olduğu için video bağlantısı ile ifade verdi. Dekker, NY Times’a yaptığı açıklamada, Hollanda’dan Boeing’e giden nihai raporda, kazanın imalat hatasından çok, Türk pilotların dikkatsizliğinden kaynaklandığının yazılı olduğunu iddiasını yineledi. Avustralya’dan video kanalıyla verdiği ifadede iddiasını tekrarlayan Dekker’e karşı, eski başkan Pieter van Vollenhoven, Boeing yönetiminin baskısı altında kalmadıklarını, raporda kesinlikleiddia edilen ifadenin yer almadığını belirtti.
Van Vollenhoven, iddianın asılsız olduğunu belirtirken, ‘Biz raporumuzu baskı ile hazırlamadık. Raporumuzda, kazanın üretim hatasından meydana geldiğini açıkça yazdıktan sonra, pilotlarda da hafif bir insani hata olduğunu belirttik. Haberde yazıldığı gibi raporun, Boeing’in hatasını hafifletici ifadeler kullanmadık.’ dedi ve böylece de dağ fare doğurmuş oldu.
Pieter van Vollenhoven kimdir?
Hollanda Prensesi Margriet ile evli olan Pieter van Vollenhoven, kayınbabası Prens Bernhard’ın gazabına uğradı ve Kraliyet Ailesi dışında tutularak ‘Prens’ ünvanı verilmedi.
Van Vollenhoven, THY uçağının düşmesinden iki saat sonra olay yerindeydi. Kara Kutu’yu kendisi teslim aldı ve hiç kimseye ve kuruluşa vermedi. O sırada yaptığı açıklamalar sırasında da THY açısından olumlu beyanatlar veren van Vollenhoven, kendisi ile yaptığım görüşmede de, olayı çarpıtmak isteyen Hollanda medyasına malzeme vermemişti.
DÜŞÜŞE ŞAHİT OLUŞUMUN HİKÂYESİ VE SONRA YAŞANLAR
25 şubat Çarşamba günü, eşimi Heemskerk’teki ablasına götürüyordum. Öylesi bir tavır içindeydim ki, sanki bir güç beni o acı tesadüfle buluşturmak için oyalanmaya zorluyordu.
Önce hiç gereği yokken bir benzin istasyonuna girdim. Sonra, daha güzel bir manzara seyretmek için, Almere’de sahil yoluna girdim. A9 oto yoluna girdikten sonra Haarlem üzerinden Heemskerk güzergâhına girdim. Hızım 95 kilometreyi geçmiyordu.
Saat 10.26’da sol tarafımda Schiphol Havalimanı’nı gördüm. Uçaklar havaalanına A9 oto yolu üzerinden iki noktadan iniş kalkış yaparlar. Biri, Kuzey Doğu’dan Amstelveen üzerinden, diğeri de Kuzey Batı’dan İjmuiden üzerinden. O sırada uçaklar Kuzey Batı’dan iniş yapıyorlardı.
Tam saat 10.27’ de, 3 kilometre ileride ve sağ tarafta bir uçağın normalden daha hızlı bir şekilde yere indiğini görünce “eyvah uçak düştü” diye bağırdım. Ama daha sonra “Yok yok, o uçak piste iniş yapmıştır” dedim. Ama saniyeler içinde, pistlerin, sonra sol tarafımda olduğunu hatırladım. Önce otoyolu aşılmalıydı. Endişe ve merak içinde uçağın indiği yere yaklaştım. Ağaçlar arasından dikkatle bakarken eşime, “ Bak, ağaçların arkasındaki uçak değil mi?” diye sordum. Evet, yerdeki bir uçaktı ve yerden buharlar yükseliyordu.
Oto yolu üzerinde, yerdeki uçağın tam karşısına geldiğimiz zaman uçağın üzerinde kocaman TURKISH yazısını görünce bu kez “Eyvah THY uçağı” diye bağırdığımı hatırlıyorum.
O an nasıl bir şok durumu ve panik içine girdiğimi izah edebilmem çok zor.
Ama yine de gazetecilik ruhum beni kendime getirdi. Öncelikle yakında olan gazeteci kardeşlerimi aramaya başladım. Hürriyet’ten Ünal Öztürk, Anadolu Ajansı’ndan Yusuf Bakırcı, Zaman’dan Basri Doğan ilk aradığım kardeşlerim oldu. Sonra THY Müdürlerini aradım. Önce Amsterdam Müdürü Paşa Çetin’i aradım ve acı haberi verme talihsizliğini yaşadım. Sonra, şimdi Brüksel’de görev yapan eski Müdür Güngör Karaoğlu’nu aradım.O an Karaoğlu İstanbul’daydı.
Komfortours’dan Osman Çelik, Corendon’dan Berk Güden’i de aradıktan sonra bu kez benim telefonum çaldı. Arayan NTV Televizyonu idi. Geçmiş yıllarda muhabirliklerini yaptığım için kayıtlarında benim de telefon numaram vardı.
“İlhan bey, sizin orada THY uçağı düşmüş, acaba sizde bu konuda bilgi var mı?” diye sordukları zaman, “Bende bilgi çok” dedim. “Ne gibi?” dediler. “ Şu anda düşen uçağın yanındayım” deyince onlar da heyecanlandı ve “ Hemen canlı yayına alıyoruz” dediler.
Böylece, THY uçağının düşmesini canlı yayında duyuran dünyadaki ilk televizyon NTV oldu.
Canlı yayında neler anlattığımı hatırlamak bile istemiyorum. Çok feci bir durumu anlatıyordum. Uçağın içinden dışarı fırlayan yolcuların çok sakin bir şekilde dolaşmaları da korkutucuydu. Emsal göstermek iyi değil ama, durumu anlatabilmek için emsal göstermeliyim. Zihinsel özürlülerin kaldığı bir hastane bahçesini düşünün. O bahçede dolaşan hastaların hengi haletiruhiye içinde olduğunu göz önüne getirin. İşte uçağın etrafında dolaşanlar da o haletiruhiye içindeydiler. Açıkçası; deliler gibi dolaşıyordular. Yani şok durumundaydılar. Yanımdaki eşim, uçaktan çıkanları sayarken ağlıyordu. “Tam 50 kişi” demişti eşim. Ben de canlı yayında, “Şu anda uçağın etrafında 50 yolcu dolaşıyor” demiştim.
Sonradan bu sayının tamı tamına doğru olduğu meydana çıktı. Zira sonradan yapılan açıklamada 84 yaralı olduğu açıklanmıştı. 50 + 84= 134 yapıyordu. Ama maalesef, o 84 yaralının 9’u da ölmüştü.
NTV’ deki canlı yayından sonra diğer televizyon kanalları aramaya başladı. Bunların bir kısmı telefonumu tabii ki NTV’den almıştı. Bir kısmında da benim telefon numaram vardı. Ne de olsa çoğu eski dostlarımdı. Mübalağasız, en az 15 TV kanalından arandım. Bu arada Hollanda’ nın NOS Yayın Kurumu da, bir Türk çalışanının NTV’yi izlemesi sonucunda bana bağlandı. Hollanda radyosuna da olayı canlı veren ilk gazeteci oldum. Bir saat sonra Fransız Kanal 5 televizyonu da telefonumu bulmuş. Oradan aradılar. Üç saat sonra da Kanada CNN’ den arandım. Canlı yayınlara bağlanma işi akşam geç saatlere kadar sürdü. O ana kadar benim haletiruhiyemde bir anormallik olmadı. Çünkü işimle meşguldüm. Ama akşam işler bittikten sonra ve de TV kanallarında görüntüleri izlemeye başladıktan sonra benim de haletiruhiyem bozuldu. Uyumak mümkün olmadı. Üç gün kendime gelemedim.Taaa ki, üç gün sonra, cumartesi günü, arkadaşlarım, Kuzey Hollanda İl Genel Meclisi Üyesi Köksal Gör ve UETD Başkanı ve yazarımız Veyis Güngör’ün, olay yerine çiçek ekişleri sahnesine kadar...
İşte o sahneyi televizyonda gördüğüm anda patladım ve hıçkırıklara boğuldum. Tam üç gün kendi kendimi yiyip bitirmiştim. Ağladıktan sonra gevşeyebildim.
Olaydan bir gün sonra Hollanda’nın BNR Radyosu’nda gazetecilerin açık oturumu yayınlanıyordu. Konu THY kazası idi. Bu ara, haberin hangi yayın organında ilk önce yayınlandığı tartışımaya başlandı. Her biri bir şeyler söylüyordu. Bu adamların tabii ki benim NTV’ye bağlanışımdan haberleri yoktu ama, kendi radyoları NOS’a bağlanışımdan da haberleri yok muydu?
İşte böyle değerli okurlarım. Bir kazanın, benim üzerimdeki etkisi böyleydi. Aynı kaza, burada yaşayan Türk toplumu üzerinde de büyük bir etki yaratmıştı.
Kazadan bir yıl sonra, uçağın düştüğü yere bir anıt dikilmişti. İşte o haber
“Sizin acınız, bizim acımızdır”
Amsterdam’da düşen THY kazazedeleri ve kurbanları için anma töreni yapıldı.Uçağın düştüğü bölgeye bir anıt dikildi
AMSTERDAM,- Geçtiğimiz yılın Şubat ayında Amsterdam'ın Schiphol havalimanına inişi sırasında bir tarlaya düşen THY'ye ait uçakta ölenler için anlamlı bir anma töreni düzenlendi ve uçağın düştüğü bölgeye bir anıt dikildi.
Düzenlenen anma töreni sonrası kaza yerinin yakınındaki anma ve dikilen anıtın açılış törenine Haarlemmermeer Belediye Başkanı Theo Weterings, Rotterdam Başkonsolosu Esen Altuğ, Lahey Büyükelçiliği 2. Katibi Alper Boşuter, THY Amsterdam Müdürü Metin Gözüaçık, ABD'nin Amsterdam Başkonsolosu Ruterbories, kazazedeler¸ kurtarma ekibi görevlileri ile çeşitli kurum ve kuruluşlardan yetkililer katıldılar.
263 kazazede ve yakınlarının gözyaşlarına boğulduğu anıtın üzerinde Türkçe, “Sizin acınız, bizim acımız”, Hollandaca “Uw leed is ons leed” ve ingilizce olarak da “Your grief is our grief” yazısı bulunuyor.
25 Şubat 2009 tarihinde meydana gelen kazada, pilotların da aralarında bulunduğu 9 kişi yaşamını yitirmiş, yaklaşık 80 kişi yaralanmıştı. Kaza sırasında civardaki evlerden ve işyerlerinden yardıma koşanlar için Haarlemmermeer Belediyesin'de düzenlenen törende 14 kişiye madalya verildi.
Törende bir konuşma yapan Haarlemmermeer Belediye Başkanı Theo Weterings, “Uçakta bulunan herkes 25 Şubat 2009'u hayatlarını kesin olarak değiştiren bir olay olarak hatırlayacaktır. Kaza yerinin yakınında oturanlar ve o sırada arabalarıyla yoldan geçmekte olan sürücüler, kendiliğinden uçak yolcularının yardımına koşmuşlardır. Bu vatandaşlar kendi hayatlarını tehlikeye atarak yardım ettiler. Bunun için kendilerine özellikle müteşekkiriz. Bugün hepimiz acıların ne zaman biteceğini açıklayan kesin bir sürecin var olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Bunun içindir ki bu yerin ve bu anıtın büyük bir önemi vardır. Hayatını kaybeden 9 kişinin anısına, taş ve 9 ağacın bulunduğu bu yer. Burası, herkesin kendince, kendi anısını yaşatabileceği bir yerdir. Sizin acınız, bizim acımızdır.” dedi.
Tekirdağ kurbanlarının anısına dikilen anıt taşına çelenk bırakan Rotterdam Başkonsolosu Esen Altuğ, törende yaptığı konuşmada, “Hepimizi derin üzüntüye sevk eden bu olayda Hollanda kuruluşlarının ve yetkililerinin bizimle yakın bir dayanışma ve işbirliği sergilemiş olmalarından duyduğumuz memnuniyeti belirtmek isterim. Haarlemmermeer Belediyesi'nin kazazedeler anısına yaptırmış olduğu bu anıtı, bu dayanışmanın bir simgesi olarak görüyoruz” dedi.
Törende ABD'nin Amsterdam Başkonsolosu Ruterbories de bir konuşma yaptı. Tekirdağ uçağının inişe geçtiği Polderbaan pisti tören sırasında hava trafiğine kapatıldı.
Kazazedelerden Gülseren Yıldırım, Ahmet Tokgöz ve Yavuz Yıldırım anma töreninde duygulu anlar yaşayarak yaptıkları açıklamada, kazanın şokundan hala kurtulamadıklarını belirterek “O kaza gününden bugüne tam bir yıl geçti ama inanın sanki dün olmuş gibi hala o anı yaşıyoruz. Buraya hayatını kayıp edenler için dualar etmeye geldik. O dehşet anını inanın unutmak kolay olmayacak” diyerek sağlık durumlarının da pek iyi olmadığını söylediler.
İzler silinemiyor!
Tören sonrasında acılarını dile getiren kazazedelerden bazılarının konuşmaları şöyle:
Ahmet –Sıdıka Tekgöz (Schiedam): Kazadan bu yana, yeni yaşamımızda, birinci yaşımızı yaşıyoruz. Canı veren de, alan da Allah’tır. Sanki bu gün düşmüş gibi içimizdeki duygular.İki pilotumuz da şehit oldu. Kazadan 40 gün sonra ablam vefat ettiği için mecburen Türkiye ye gitmek zorunda kaldım.Giderken üzüntülü olduğum için korkmuyordum.Fakat dönüşte bayağı zorluk çektim.Ve uçağa binip binmeme konusunda tereddüt geçirdim.
Sefer Barış (Apeldoorn): Ben uçakta, 7’nci sırada oturuyordum. Aslında o gün bu uçakla gelmeyecektim, son anda gelmeye karar verdim. Yaralı olarak kurtulup, olay yerindeki en yakın çiftlik evine giderek, yardım istedim. Daha sonra ambülans ekibi mudahale yaparak, boynumun ve kolumun kırık olduğu teşhisini koydular ve ilk müdahale orada yapıldı. 3 hafta hastanede kaldım, ameliyat oldum. Halen boynum ve kolumda 2 metalle yaşamımı sürdürüyorum. Vücut fonksiyonlarım tam olarak çalışmıyor. 1 yıl benim için çok zor oldu. İşimi göremiyorum.maddi ve manevi zarar gördüm, sağlığım nedeniyle işimi yapamıyorum. Uçak düştüğünde, Hollanda makamlarının gerçekten özverili çalıştıklarını hiç kimse inkar edemez. THY, maddi ve manevi destklerini hep devam ettirdi. Bugün bu anma töreninde, her şeyi yeniden yaşamak insana başka duygular yaşatıyor. Düştüğünüz yeri görüyorsunuz, bugün o günü tekrar yaşadım. Benim için buruk bir gündü!..
Yavuz – Gülşen Yıldırım (Utrecht): “Olay sırasında ben ve eşim oğlum gökmen uçakta idik. Böyle bir töreninin düzenlenmesi gerçekten güzel bir inisiyatif. Tören boyunca ister istemez o anları hatırladık. Gerçekten o anları unutmak mümkün değil. Şu ana kadar olayın sitresini hala üzerimizden atlatamadık. Kaza ilgili olarak avukatlarımızla görüşmeler devam etmekte.
O günden bu güne uçağa binmekte zorlanıyorum. Eskiden ayda iki defa Türkiye’ye giderken şu an uçağa binemiyorum. Keşke olmasa idi.Bunu da görecekmişiz. Kaderden kaçınılmıyor.Uçaktan çok korkmaya başladık. Oğlum bırakın uçağı, asansöre bile binmiyor.”
Mustafa Bahçecioğlu (Roosendaal) : “Duygularımız çok karışık. Haarlemmermer belediyesine çok teşekkür ediyoruz.Otobüste bu gün olay yerine giderken bile birden heycanladık.Allah’a şükür ediyoruz ki yaşıyoruz. Duygularımız çok karışık. Geçirdiğimiz bu yıl ilk zamanlara kadar etkilemeyeceğini düşündük.Ama aradan bir ay geçtikten sonra ilk önce uykusuzluk başladı.Sabah uyanamamak, konsentrasyon bozukluğu ve agresiflik gibi problemlerle yaşamaya başladık. İlk etapta bunu çabuk atlatırım diye düşündüm ancak bu böyle olmayıp, geçen Kasım ayından bu yana profesyonel psikolojik destek alıyorum. Olacak gibi değil. Bu kaza benim gerek iş, gerekse günlük yaşamımı etkiledi, maddi olarak olumsuz şekilde etkilendim. Bu arada kazayı en az can kaybıyla atlatmaya neden olan, olayın kahramanları pilotlarımıza buradan rahmet diliyoruz. Pilotlarımız hakkında ortaya atılan spekülasyonlara hiç önem vermiyoruz.”
Mustafa Batman (Roosendaal): “Bugün tam 1 yıl oldu. Çok acı bir gündü. O günlere tekrar dönmüş olduk. 1 yıldır psikolojik ve fiziksel tedavi görüyordum. Bu anlamlı tören, bizim için bir dönüm noktasıdır. Duygularım şu an biraz karışık çünkü onlarca kişiyi uçaktan kendim kurtarmaya çalıştım. Çok sayıda ağır yaralının durumuna bizzat şahit oldum. Hatta ölenleri bile görmek beni derinden üzdü. Şu an hala fark ediyorum ki, o günler tekrar gözümün önünden geçiyor, hala unutamadım. Bu vesileyle pilotlarımızı burada anmadan geçmek olmaz. Allah rahmet eylesin.”
Ferruh Koral (Lahey): Yalnız yaşadığım için hiçbir kimseden destek görmedim, kendi kendimi tedavi etmeye çalışıyorum. Bugüne kadar geçirdiğim en kötü yıldı. Bel ve boynumdan geçirdiğim sakatlığım hala devam ediyor. THY, beni Türkiye’ye götürerek muayene yaptırdı. Ameliyat dediler, yaptırmadım. Hollanda’ya geri döndükten sonra hiçbir kimse arayıp, sormadı. Şuan kendi ağrılarımla uğraşıyorum. Sigortam ise ‘sana şu kadar ödeyebiliriz, fazlasını ödeyemeyiz’ dedi. Profesyonel tedavi görmem gerekir ama maddi imkanlarım buna el vermiyor. Avukatlarım konuyla ilgili takibatları sürdürüyor.”
İlhan KARAÇAY
FACEBOOK YORUMLAR