Bir Türk Ailesinin Öyküsü
Bir Türk Ailesinin Öyküsü
Editör: Turkinfo.nl
19 Şubat 2009 - 07:34
Bir Türk Ailesinin Öyküsü, 1908 doğumlu İrfan Organın, annesinin 1940taki ölümüne dek uzanan anılarını konu alıyor. Varlıklı bir aileden gelen bu aile, savaşın patlak vermesiyle birlikte yaşadıkları büyük konaktan çıkıp daha küçük bir eve taşınıyor, daha sonra bu evin şüpheli bir yangında kül olmasıyla tüm varlığını kaybediyor. Bu sırada yazarın hem babası hem de amcası savaşa gidiyor. Ailenin hayatta kalma mücadelesi ise, üst üste gelen tüm bu felaketlerden sonra başlıyor.
Osmanlı olmanın tüm ağırlığını taşıyan babaanne ile o sıralarda henüz çok genç olan annenin hiç alışkın olmadıkları bir yaşam biçimine ayak uydurmak zorunda kalmaları okuyanı sarsıyor.
Kitabın bir yerinde, şunları diyor İrfan Orga: [Annemin] Fırının önünde harcadığı zaman gitgide artmakta, yine de bazı günler eve döndüğünde eli boş. Devamlı aç haldeyiz. En özlediğin şey nedir? deseler, çıtır çıtır taze ekmek diyeceğim. Bu güçlü olduğu kadar yalın da olan anlatım, kitap boyu etkisini hiç yitirmiyor. Bir Türk Ailesinin Öyküsünde ne yersiz süslemelere ne de abartmalara yer yok. Gücü de buradan geliyor. Siyah beyaz bir İstanbul fotoğrafı gibi, gözümüzün önüne tüm çıplaklığıyla seriliyor anlatılanlar. Varlıklı bir ailenin yangınla evini, savaşla babasını, yoklukla geleceğini kaybetmesinin bir vesikası kitap.
Kitabın bir başka boyutu daha var ki, psikolojik gerilimi iyice artırıyor: Babaanneyle anne arasındaki iktidar savaşı. İki kadının, bir anlamda gelenekle modernin birbirini törpüleyen, can yakan mücadelesi. Savaş bitiyor, açlık diniyor, hastalık geçiyor ama bu mücadelenin şiddeti hiç azalmıyor. Kardeşleri evden uzakta oldukları için, bu iç savaşın ortasında denge görevi görmek sadece İrfan Orgaya kalıyor.
Kitap ilk kez Londrada hemen ardından da New Yorkta yayımlanmış, yayımlanır yayımlanmaz da çok ses getirmiş bir kitap. Hem anlatımının duruluğu hem de Avrupa ve Amerikanın nispeten uzak kaldığı savaş dönemi Türkiyesinde bir Türk ailesinin gerçek yaşamöyküsü, oradaki okurların büyük ilgisini çekti. Böylece denilebilir ki İrfan Orga, edebiyatımızın sesini bu kadar yaygınlıkla duyuran ilk Türk yazar oldu. Kitaba önsöz yazan Ayşe Kulin, yıllar önce İngilizce olarak okumuş kitabı.
Yazarın oğlu Ateş Orga, kitaba yazdığı sonsözle bir anlamda bu anıların tamamlayıcısı olmuş. Babasının İngiltereye gelişini, orada sürdüğü yaşamı, annesiyle ilişkilerini tüm açıklığıyla anlatıyor. Kitabı kaleme alırken İrfan Organın ruh hali, İngilizce yazdığı kitabın daha sonra, editör olan annesi Margarete tarafından düzeltilmesi, yaşadıkları sevinçler ve sıkıntılar büyük bir dürüstlükle anlatılıyor bu sonsözde.
Bir Türk Ailesinin Öyküsü, yüzyıl öncesinde İstanbulda yaşayan bir aile olmanın nostaljik anlatımının yanı sıra, savaş yüzünden günlük huzurlu yaşamlarından zorla koparılan insanların da öyküsü.
Osmanlı olmanın tüm ağırlığını taşıyan babaanne ile o sıralarda henüz çok genç olan annenin hiç alışkın olmadıkları bir yaşam biçimine ayak uydurmak zorunda kalmaları okuyanı sarsıyor.
Kitabın bir yerinde, şunları diyor İrfan Orga: [Annemin] Fırının önünde harcadığı zaman gitgide artmakta, yine de bazı günler eve döndüğünde eli boş. Devamlı aç haldeyiz. En özlediğin şey nedir? deseler, çıtır çıtır taze ekmek diyeceğim. Bu güçlü olduğu kadar yalın da olan anlatım, kitap boyu etkisini hiç yitirmiyor. Bir Türk Ailesinin Öyküsünde ne yersiz süslemelere ne de abartmalara yer yok. Gücü de buradan geliyor. Siyah beyaz bir İstanbul fotoğrafı gibi, gözümüzün önüne tüm çıplaklığıyla seriliyor anlatılanlar. Varlıklı bir ailenin yangınla evini, savaşla babasını, yoklukla geleceğini kaybetmesinin bir vesikası kitap.
Kitabın bir başka boyutu daha var ki, psikolojik gerilimi iyice artırıyor: Babaanneyle anne arasındaki iktidar savaşı. İki kadının, bir anlamda gelenekle modernin birbirini törpüleyen, can yakan mücadelesi. Savaş bitiyor, açlık diniyor, hastalık geçiyor ama bu mücadelenin şiddeti hiç azalmıyor. Kardeşleri evden uzakta oldukları için, bu iç savaşın ortasında denge görevi görmek sadece İrfan Orgaya kalıyor.
Kitap ilk kez Londrada hemen ardından da New Yorkta yayımlanmış, yayımlanır yayımlanmaz da çok ses getirmiş bir kitap. Hem anlatımının duruluğu hem de Avrupa ve Amerikanın nispeten uzak kaldığı savaş dönemi Türkiyesinde bir Türk ailesinin gerçek yaşamöyküsü, oradaki okurların büyük ilgisini çekti. Böylece denilebilir ki İrfan Orga, edebiyatımızın sesini bu kadar yaygınlıkla duyuran ilk Türk yazar oldu. Kitaba önsöz yazan Ayşe Kulin, yıllar önce İngilizce olarak okumuş kitabı.
Yazarın oğlu Ateş Orga, kitaba yazdığı sonsözle bir anlamda bu anıların tamamlayıcısı olmuş. Babasının İngiltereye gelişini, orada sürdüğü yaşamı, annesiyle ilişkilerini tüm açıklığıyla anlatıyor. Kitabı kaleme alırken İrfan Organın ruh hali, İngilizce yazdığı kitabın daha sonra, editör olan annesi Margarete tarafından düzeltilmesi, yaşadıkları sevinçler ve sıkıntılar büyük bir dürüstlükle anlatılıyor bu sonsözde.
Bir Türk Ailesinin Öyküsü, yüzyıl öncesinde İstanbulda yaşayan bir aile olmanın nostaljik anlatımının yanı sıra, savaş yüzünden günlük huzurlu yaşamlarından zorla koparılan insanların da öyküsü.
FACEBOOK YORUMLAR