Batı'da yükselen İslam karşıtlığı ve ırkçılık söylemleri bulunmaktadır
Dini, ahlaki ve kültürel değerlerin korunarak ve geliştirilerek gelecek nesillere aktarılmasının Diyanet İşleri Başkanlığının ana gündem maddelerinden bir tanesi olmasının geleceğe yönelik umutları artırdığına dikkati çeken Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Günümüzde küreselleşmenin ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle öz değerlerimizi korumak zorlaşmakta ve kritik bir hal almaktadır. Bunun yanı sıra dünyada 90'lı yıllardan bu yana, tüm ülkeleri etkisi altına alan paradigma değişimleri yaşanmaktadır. Bunların arasında ne yazık ki Batı'da yükselen İslam karşıtlığı ve ırkçılık söylemleri bulunmaktadır. Yükselen İslamofobi trendi ve değerlerimizin kaybolma tehlikesi karşısında başta müftülerimiz olmak üzere din görevlilerimizin tümüne önemli görevler düşmektedir. Değerlerimizin korunması için özellikle çocuk ve gençlerimize yönelik çalışmalar yapmak birinci önceliğimiz olmalıdır. Çocukluk ve gençlik, insanın karakterinin oluştuğu en önemli devre. Gençliğimiz için yapacağımız çalışmalar değerlerimizin aktarımını sağlayacak ve toplumumuzu geleceğe hazırlayacaktır. Rabbimizin gencin fıtratında var ettiği duyguların doğru bir rehberlikle yönetilmesi, değerlerimizin gelecek nesillere aktarımı açısından önemlidir. Gençlerimizin kimlik ve kişilikleri, dini, ahlaki ve kültürel değerlerimizle yoğrularak şekillenmeli, nesillerimiz, değerlerimizi tahrip edecek her türlü etmenden din görevlilerimiz vesilesiyle korunmalıdır."
Oktay, zararlı alışkanlıklar ve tehlikeli akımlara karşı gençlerde bilinç ve farkındalık oluşturmanın Diyanet İşleri Başkanlığının en temel önceliklerinden birisi olması gerektiğini dile getirdi.
"Gençlere rehberlik"
"Gençlerimize sahip çıkmazsak, istikbalimizi karartmayı hedefleyenler onları tuzaklarına çekecektir." diyen Oktay, "Kötülüklerle mücadelenin en iyi yolu, iyilikleri çoğaltmak ve kötülüğe alan bırakmamaktır. Gençlerimize rehberlik eder, örnek olursak, iyi örneklerin yolunu açarsak, bu ülkenin gençleri Kandil'den, Pensilvanya'dan emir alan şer odaklarının ve geleneğimize uygun olmayan tehlikeli akımların ağlarına düşmeyecektir." ifadelerini kullandı.
Oktay, bu bağlamda 2018 yılı Mevlid-i Nebi Haftası'nda ana tema olarak "Peygamberimiz ve Gençlik" konusunun belirlenmesinin önemli bir etki oluşturduğunu söyleyerek, "Gençliğe Değer" projesinin tüm il ve ilçelerde harekete geçirilmesinin takdire şayan olduğunu aktardı. Müftülere seslen Oktay, şunları kaydetti:
"Sizlerden beklentimiz, gençliğe yönelik çalışmalara, gönüllülük esasını dahil ederek projeleri sürdürülebilir kılmanızdır. Gençliğin heyecanı ve enerjisiyle İslam'ın hakikatleri buluşursa dünya ne kadar güzelleşir bir düşünün. Müftülüklerce lise ve ilköğretim öğrencilerine yönelik çeşitli yarışmalar düzenlendiğini ve yarışmalarla genç kitlelere hızlı ve etkili bir şekilde ulaşıldığını biliyor ve takip ediyorum. Başkanlığın gençlik çalışmalarının programlı bir şekilde yürütülmesine katkı sağlamak amacıyla, müftülükler bünyesindeki gençlik koordinatörleri daha aktif olarak kullanılabilir. Üniversite öğrencisi gençlerimize yönelik özel çalışmalar yapmalı, var olan yurt çalışmalarını yaygınlaştırmalıyız. Gençlerimize doğrudan temas eden programların yanı sıra sizleri, genç hafızlar programı, gençlik kampları gibi programları ve bağımlılıkla mücadele çalışmalarınızı hem nitelik hem nicelik anlamında zenginleştirmeye davet ediyorum. Gençlerin yanı sıra hanımlarımız konusunda da son derece hassas olmalısınız. Dinimizin ve medeniyetimizin kadına bakışının, daima kadınların saygınlığını ve haklarını korumak üzerine olduğunu hatırlayarak görevlerinizde kadının onurunu ve toplumsal konumunu hedef alan tüm ayrımcı tutum ve tavırlardan uzak duracağınıza inanıyorum. Unutmamalıyız ki cennet anaların ayakları altındadır."
'Yörenin gönül dilini konuşamayan müftü insanların gönlüne de giremez'
Bu çerçevede müftülerin değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarımı açısından bazen yazılı görevlerinin ötesinde sorumluluklar yüklenmesinin gerekebileceğini vurgulayan Oktay, zor vazifeyi ifa eden din görevlilerinin, içinde bulundukları çevredeki dini ve sosyal yapıyı iyi analiz etmeleri, sahanın gerçekliğini iyi yorumlayabilmeleri ve bulundukları yörenin örf adetlerine vakıf olmaları gerektiğini belirtti.
"Bulunduğu yörenin gönül dilini konuşamayan hiçbir müftümüz insanımızın gönlüne de giremeyecek dolayısıyla görevini layıkıyla yerine getiremeyecektir." ifadesini kullanan Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşiniz büyük sorumluluk gerektiren, meşakkatli ancak çok yüce bir meslektir. Halktan kopuk bir din görevlisi düşünülemez. Görev yerlerinde vatandaşlarımızın derdiyle ilgilenen ve kalplerine dokunan bir yaklaşımı öne çıkarmanız en temel beklentimiz. Her birinizin bulunduğunuz bölgedeki genç yaşlı herkesle sosyal ilişki kurabilmesi, yaşadığı çevredeki sosyal hayatın içinde olup, vatandaşımızla iç içe olması çok önemlidir. Aynı husus yurt dışında görevlendirilen din görevlilerimiz için daha da önemlidir. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın asimile olmadan, kendi öz kimliklerine bağlı kalmaları açısından Diyanet İşleri Başkanlığı yurt dışı teşkilatına önemli görevler düşmektedir."
Oktay, 1971 yılından bu yana Almanya, Fransa, Hollanda gibi Türk vatandaşlarının yaşadığı birçok ülkede yapılan hizmetler sayesinde bugün üçüncü kuşağa erişen Türk diasporasının dini ve kültürel değerlerinden kopmadığını dile getirdi.
Bu çerçevede, yurt dışı teşkilatına din görevlisi yetiştirmek üzere başlatılan Uluslararası İlahiyat Programını takdirle takip ettiğini belirten Oktay, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Uluslararası ilahiyat programının hedeflerine ulaşması için programdan mezun olanların, Başkanlık tarafından yurt dışında istihdam edilmesine ilişkin daha somut ve sonuç odaklı adımlar atmalıyız. Yurt dışında nerede bir vatandaşımız varsa Diyanet İşleri Başkanlığımız orada olmalıdır. Böylece yurt dışında yaşayan toplumumuzda, değerlerimizin ve ana dilimizin korunarak gelecek nesillere aktarılmasının yanında, yurt dışında İslam dininin doğru anlaşılmasını sağlamaya da katkıda bulunacaksınız. Bunun yanı sıra, dünyadaki Müslüman topluluklara temas ederek Müslümanların arasında birlik ve beraberliğin sağlanmasına yönelik faaliyetlerinizi artırmanız da önemlidir. Ben bu salondaki din görevlilerimiz başta olma üzere tüm alimlerimizin, bu noktada azami hassasiyet göstermesini bekliyorum."
"Dini anlatımda yöntem ve dil önemli"
Oktay, İslam dinine yönelik saldırıların arttığı bu dönemde irşat vazifesi ifa ederken ve İslamı anlatırken çok daha dikkatli olunması gerektiğini vurgulayarak, hayati bir ilke olarak hakikati haykırmak kadar, doğru bir yöntemle, anlaşılır bir üslupla, zamana, mekana ve muhataba hitap edecek tarzda konuşmanın da aynı şekilde önemli olduğunu ifade etti.
İslam dininin kısa sürede yayılmasının, yaygınlık kazanmasının en önemli sebeplerinden birinin Hz. Muhammed'in insanlara dini anlatmada kullandığı yöntem ve dil olduğunu dile getiren Oktay, "Kimseyi incitmeden daima güler yüzle irşat ve tebliğ vazifenizi yerine getireceğinize canı gönülden inanıyorum. Bütün bunları yaparken, çalışma şeklimizi içinde bulunduğumuz dijital çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güncellemeliyiz. İlçe müftülüklerinin, il müftülüklerinin ve taşra teşkilatınızın sahip olduğu dijital altyapıyı güçlendirmesi ve bilgi üretimi ile bilgi paylaşımını yaygınlaştırması son derece elzemdir." diye konuştu.
Oktay, İslam dünyasının savaşlar, işgaller, şiddet ve yoksulluk altında zor ve sıkıntılı süreçlerden geçtiğini anımsattı.
İslamın temel ilkeleri doğrultusunda düşünerek birliğin temini adına gayret göstermenin herkesin vazifesi olduğunu anlatan Oktay, şunları kaydetti:
"El-Kaide, DEAŞ ve FETÖ gibi, dini kendi emellerine alet eden taşeron örgütlerin, İslam coğrafyasını harabeye çevirmelerine ve gençlerimizi hain emelleri için kandırmalarına engel olmak, geleceğimiz için hayati bir sorumluluktur. Diyanet İşleri Başkanlığımız ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın ülkemizdeki mültecilere ve sınır ötesindeki savaş mağdurlarına bu çerçevede yürüttüğü faaliyetler tarihe geçecek gönül hizmetleridir. Diyanet İşleri Başkanlığımız, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonu bölgelerinde dini eğitim, yayın, tefrişat ve insani yardım destekleriyle savaş mağduru kardeşlerimizin yanında olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Kardeşlerim; PKK, FETÖ gibi terör örgütleri en büyük zararı yine Müslümanlara vermiştir. 15 Temmuz hain darbe girişimi birlik ve bütünlüğümüzü hedef aldığı kadar milletimizin dini ve manevi dünyasını da hedef almıştır. Diyanet İşleri Başkanlığımız, benzer bir fitne ve ihanetin bir daha yaşanmaması için gerekli tüm önlemleri almalıdır. Başta Din İşleri Yüksek Kurulumuz olmak üzere Türkiye’nin her bir köşesindeki diyanet mensuplarıyla sahayı hiçbir zaman boş bırakmayacaksınız. Siz milletimizi irşat etmezseniz, siz mahallenize, şehrinize, caminize sahip çıkmazsanız oraları gelir başkaları sahiplenir. Ola ki boşluk oluşursa 149 bin kişilik kadrosuyla faaliyet gösteren Diyanet İşleri Teşkilatı her iki cihanda da bu sorumluluktan kaçamaz. Bu vesileyle, özellikle Diyanet camiamızı birlik ve beraberlik içerisinde daha yoğun bir çalışmanın içerisinde olmaya davet ediyorum."
FACEBOOK YORUMLAR