Batı'nın Asıl Korkusu BUDUR
Batı'nın Asıl Korkusu BUDUR
Batı´nın asıl korkusu...
Sedat Laçiner/ Star
Batının Türk değişimine bakışı
Türk toplumsal ve siyasal yapısı inkâr edilemez bir şekilde dönüşüyor. Bu dönüşüme içerideki aktörler dahi zaman zaman ayak uyduramıyorlar. Elbette dış dünyanın Yeni Türkiyeyi anlayabilmesi çok daha zor.
Türkiyedeki değişim karşısında dış dünya, özellikle de Batı 3 tür tepki geliştirmiş durumda:
İlk grubu aklı karışıklar oluşturuyor. Bunlar değişimi anlamakta zorlanıyorlar. Fakat değişimin iyi taraflarını daha fazla gördükleri için Türkiye karşıtı bir tutum almıyorlar. Ne var ki her an taraf değiştirebilirler ve Eski Türkiyeyi talep edebilirler.
İkinci grup korkanlar. Bunlar Türkiyenin ekonomik olarak da, siyasi açıdan da iyi yolda olduğunu çok iyi biliyorlar. Hatta bu gelişmeden ticari ve siyasi bazı kazançlar da sağlıyorlar. Ancak Türkiyenin hızlı büyümesi ve en önemlisi büyüdükçe bağımsızlaşması onları korkutuyor. Geçmişte zayıf bir Türkiyenin bile zaman zaman diklenebildiğini iyi bilen Batı için güçlü bir Türkiye kâbus olabiliyor. Nitekim 1 Mart Tezkeresinde Türkiye kimsenin cesaret edemediğini yaptı ve ağır bedelleri göze alarak dünyanın tek süper gücüne hayır dedi.
Davos Krizi ise sadece bizler için değil, tüm dünya için bir dönüm noktasıdır. Davosta Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı canlı yayında neredeyse tüm dünyanın İsrail gerçeği hakkındaki düşüncelerini İsrail Devlet Başkanının yüzüne söyleyebilmiştir.
Mavi Marmara Krizi ise bir başka meydan okumadır.
İran Nükleer Krizinde Türkiyenin BMde Brezilya ile birlikte tek başına kalmayı göze alması ve Libya Krizinde Fransaya sert çıkışı daha güçlü bir Türkiyenin gelecekte ne kadar tehlikeli olabileceğinin ilk işaretleridir.
Kişi başına 10.000 dolarlık gücüyle Türkiye Batıya meydan okuyabiliyor ise yarın 20, hatta 30.000 dolarlık bir güce ulaştığında Türkiye söz dinler mi sorusu Batıda en çok sorulan soruların başında gelmektedir.
İşin kötüsü Türkiye dış dünya ile entegre hale gelmesine rağmen Batıdaki bazı çevrelere olan bağımlılığı artmamakta, tam aksine azalmaktadır. Çok boyutlu dış ticaret ve dış politika sayesinde Rusya, Çin, Afrika ve Ortadoğu gibi pazarlar Batıyı dengelemeye başlamaktadır.
Türkiyenin Rusya başta olmak üzere bazı ülkelerle ulusal para birimleri ile ticarete başlaması, IMFye olan bağımlılığın ortadan kalkması endişeleri katlamaktadır.
Kısacası kontrolsüz büyüyen Türkiye Batıyı korkutmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye eksenden değil, bazılarının kontrolünden çıkmaktadır.
Türkiyedeki değişime Batıda geliştirilen üçüncü tavır ise düşmanlık ve bunun ürünü olarak istikrarsızlaştırma. Bu tavrı belki de en net bir şekilde İsrailde bazı çevrelerde görüyoruz. Türkiye ile ilişkilerini Türkiyedeki kutuplaşma ve çekişmeye dayandıran bu çevreler Türk dönüşümünü tartışmasız bir şekilde kendi aleyhlerine görüyorlar ve durdurmaya çalışıyorlar. Eskiyi özleyen bu tür grupların Türkiyede küreselleşmecilerle ittifak kurabilmeleri ise mümkün değil. İlginç bir şekilde Türkiyeyi kontrol altına almak isteyen dış aktörlerin işbirliği için en çok kapısını çaldığı kişiler içe kapanmacı ve kendisini ileri derecede vatansever olarak tanımlayan bazı çevreler. Çünkü burada çıkar örtüşmesi değişimden zarar görenler ve uyum sağlayamayanlar arasında yaşanıyor. Tüm bu tavırların ortalaması alındığında ise Batı bir yönden kararsız.
Değişen ve gelişen Türkiyede Batının da çıkarları var. Türkiye öylesine büyüdü ki dünyanın 17. büyük ekonomisi haline geldi. Böylesine devasa bir pazarı kendinize de zarar vermeden batırmanız kolay değil.
İkinci olarak Türkiye büyüdükçe Batıya olan tek yönlü bağımlılığı hem çift yönlü hale geliyor, hem de diğer bölge ve pazarlarla çeşitleniyor. Kısacası Batının gücü Türkiyeye istese de yetmeyebiliyor.
FACEBOOK YORUMLAR