Avrupa'yı karıştırmaya aday Amerikalı: Steve Bannon
ABD Başkanı Trump'ın eski danışmanı Steve Bannon, "The Movement" adlı hareketiyle Avrupa'da aşırı sağcılardan oluşan bir "süper grup" kurmayı amaçlıyor.
ABD Başkanı Donald Trump'ın eski danışmanı Steve Bannon, Avrupa Birliği'ndeki (AB) aşırı sağcı partileri bir araya getirmeyi planladığı "The Movement" hareketiyle yakın dönemde kıtayı karıştırmaya aday görünüyor.
ABD'de Trump döneminde görev yaptığı yedi aylık sürede "milliyetçilik" akımını ekonomi alanında tekrar canlandıran aşırı sağcı çizgideki Breitbart haber sitesinin de eski yöneticilerinden Bannon, gelecek mayısta gerçekleşecek Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinden önce AB'deki aşırı sağcı partileri bir araya getirmeyi amaçlıyor.
Bannon'un, 23-26 Mayıs 2019 tarihinde gerçekleşecek AP seçimleri öncesinde "The Movement" hareketine destek aramak için kasım ayından itibaren yoğun bir gezi trafiğine çıkması bekleniyor.
Fon ve araştırma yardımı vaadiyle üye çekmeye çalışıyor
Bannon, hareketini Belçika'daki aşırı sağcı Halklar Partisinin lideri Mischael Modrikamen'la yürütüyor. Ocak ayında hareketi kayıtlara geçiren Modrikamen, idari işlerin yanı sıra Bannon'a Avrupa seyahatlerinde de eşlik ediyor.
Hareket, kendisine üye olan aşırı sağcı partiler için Brüksel'de kuracağı merkezde ücretsiz anket ve araştırma yapmanın yanı sıra siyasi kampanya yürütme konusunda tavsiye vermeyi vadediyor.
Henüz kaynağı net olarak açıklanmamış olsa da harekete üye gruplara aynı zamanda "Avrupa ve Amerikalı" donörlerden fon aktarılması öngörülüyor. Modrikamen, halihazırda donörlerden "ciddi rakamların" toplandığını iddia ediyor.
Amaç aşırı sağı birleştirmek
Bannon yeni projesiyle ilk olarak AP'yi hedef alıyor. AP içindeki geleneksel partilere karşı aşırı sağcılardan oluşan bir "süper grup" kurulmasını amaçladığını söyleyen Bannon, böylelikle 751 koltuklu parlamentonun üçte birini ele geçirmek istiyor.
Avrupa'daki popülist partilerin "artık uyandığını" savunan Bannon, "Gelecek mayıstaki seçimler kilit öneme sahip. Kıta genelinde popülistler ile Davosçular arasındaki ilk çatışmaya sahne olacak seçimler, Avrupa için önemli bir dönüm noktası olabilir." açıklaması ile dikkati çekti.
Hareket, aşırı sağcıların, üzerinden siyaset yaptığı ulusal egemenlik, güçlü sınırlar, kısıtlı göç ve radikalizmle mücadele gibi kavramları ön planda tutuyor.
Soros'un yeni rakibi
Öte yandan Bannon'un açıklamaları ve izlediği politikalar incelediğinde, hedefinin, parlamento seçimlerinin ötesine geçtiği görülüyor.
"Küresel bir popülist hareketin altyapısını" oluşturmayı amaçladığını belirten Bannon, küresel ölçekte liberalizmi destekleyen Macar asıllı ABD'li iş adamı George Soros'u kendine rakip olarak belirlemiş görünüyor.
Açık Toplum Enstitüsü yoluyla Avrupa'da "liberal demokrasileri" desteklemek için 1984'ten bu yana yaklaşık 32 milyar dolar harcayan Soros'u "çok zeki ama şeytani" biri olarak tanımlayan Bannon, kendi hareketiyle Avrupa'da tam tersi yönde bir akımı destekleyerek güçlü bir rakip olacağına inanıyor.
Le Pen'den Salvini'ye uzanan görüşmeler
Destek toplamak için Avrupa'daki aşırı sağcı parti yetkilileriyle zaman zaman gizli olmakla beraber açık görüşmeler de yapan Bannon'un ziyaret listesi ise oldukça kabarık.
Fransa'da aşırı sağcı lider Marine Le Pen'le parti kongresinde aynı sahneyi paylaşan Bannon'un yaptığı konuşmada "Bırakın size ırkçı, yabancı düşmanı desinler. Kulak asmayın, bu sıfatları şeref madalyanız olarak takın." ifadelerini kullandı.
Açık bir şekilde "The Movement"a destek vereceğini açıklayan İtalya'nın mevcut Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini'nin Lig Partisi ve aşırı sağcı parti İtalya'nın Kardeşleri'nin yetkilileri de Bannon'un yakın irtibat kurduğu kişiler arasında yer alıyor.
Bannon ve Modrikamen'in eylül başında ise özel bir jetle gizli bir şekilde Budapeşte'de Macaristan Başbakanı Viktor Orban'la görüştüğü iddia ediliyor.
Polonya'da da güçlenen AB karşıtı akımdan faydalanarak görüşmeler yürüten Bannon'un, aynı zamanda İngiltere'deki aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin (UKIP) eski lideri Nigel Farage ve aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi yetkilileriyle de yakın bir ilişkisi olduğu biliniyor.
AB'nin krizleri Bannon için fırsat teşkil ediyor
Öte yandan İngiltere'nin birlikten ayrılma kararı, göçmen sorununa hala çözüm bulunamaması ve mali birliğe ilişkin giderek artan soru işaretleri AB genelinde bir kriz havası yaratıyor.
Kıtadaki sorunlar da Macaristan, Polonya, Fransa, İsveç, Hollanda, Almanya, Avusturya ve İtalya gibi ülkelerde AB'nin etkinliğini giderek daha fazla sorgulayan aşırı sağcı partilerin kaçınılmaz yükselişine neden oluyor.
Avrupa'da aşırı sağ ve milliyetçilik kavramları 1930'lardan kalma kötü anıları beraberinde getirse de Bannon'un birlik genelinde doğru zamanda harekete geçtiğini ve başarılı olma ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor.
Bannon'ın Avrupa'da hızla yükselen milliyetçilik akımını ve AB karşıtlığı ateşini körüklemek istemesinin arka planında hangi saikler ve güçler olduğu ise belirsiz. Kimi çevreler, birliği parçalama gayesinin arkasında Trump olduğunu düşünürken, ABD Başkanı'nın parçalanmış AB'den ticari çıkar elde etme gayesini göz ardı etmiyor.
Trump'ın bu denli uzun vadeli "ince hesap" yapma potansiyeli olmadığı görüşünde olanlar ise, Bannon'un başlattığı hareketin sadece Soros'un yaydığı liberal demokrasiye karşı yeni bir ideolojik başkaldırı amacı taşıdığını düşünüyor.
Bannon'ın, temeli belirsiz olmasına rağmen ABD'den güçlü lobilerden destek aldığı belli olan yeni "ayrılıkçı hareketi", düzensiz göç, ekonomik çalkantılar ve diğer konjonktürel değişimler nedeni ile zaten kırılgan olan Avrupa siyasetinin bölünmüşlüğüne yeni ivme kazandıracağı düşünülüyor.
FACEBOOK YORUMLAR