ABD istihbarat skandalı muhbirinin hikayesi
ABD istihbarat skandalı muhbirinin hikayesi
Edward Snowden, peşinde sürüklediği küçük tekerlekli bavul ve omzunda asılı dizüstü bilgisayar çantasıyla Hong Kong havalimanı vardığında, herhangi bir turistten farksız görünüyordu. Kimse onun yanında Amerika´nın elektronik istihbarat ajansı NSA´in tüm arşivine ulaşabilecek 4 ayrı bilgisayar taşıdığını tahmin edemezdi. 29 yaşındaki Snowden, Hong Kong´a bir bilgi işlem firmasına bağlı olarak çalıştığı NSA´in Hawai´deki merkezinden uçakla gelmişti. Amacı ajansın yasa dışı veri takip uygulamalarına karşı kamuoyunu bilgilendirmekti.
Ama nasıl? Bir Amerikalı için böyle bir haberin olağan adresi New York Times ve Washington Post gibi gazetelerdi. Ancak Times´ın 2004 yılında yurttaşların izinsiz takibiyle ilgili bir haberi bir yıl boyunca beklettiğinin farkına varması, geleneksel basın organlarına karşı güvenini zedelemişti. Sonra bu konuyu hakkıyla ele alabilecek, yerleşik çıkarlara bağlı olmayan alternatif bir yayının arayışına geçti. Ve sonunda başka bir ülkenin gazetesine, The Guardian´a ulaşmaya karar verdi.
Gazetenin güvendiği ve saygı duyduğu yorumcularından Glenn Greenwald´la temasa geçti ve ardından casus filmlerini aratmayacak karşılıklı temaslardan sonra 5 muhabirden oluşan bir ekip kendilerini Snowden´ın Hong Kong´daki küçük otel odasında buldu.
Snowden´la bir hafta boyunca röportaj yaptılar ve buradan NSA´in Pirzma programıyla ilgili bilinmeyen gerçekleri kamuoyuna duyuran haberler çıktı. ABD hükümetinin cep telefonu devi Verizon´u binlerce Amerikalının dinleme kayıtlarını vermeye zorlaması, dijital verilerin takibi için en önemli internet şirketlerinin veri tabanlarının kullanılması…
Ve Amerikan tarihinin en büyük istihbarat sızıntılarından birinin baş aktörü olan Snowden, birkaç hafta içinde artık dünyanın en ünlü casuslarından biri haline geldi. Amerikan Kongresi yaptıklarını ihanet olarak tanımlarken, hukuk önünde en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyor.
ABD Başkanı Barack Obama ifşaatlar üzerine yaptığı açıklamada “Yüzde 100 güvenlikle yüzde 100 mahremiyeti ve sıfır hatayı aynı anda sağlayamazsınız. Bir toplumun bu ikisi arasında bir seçim yapması gerekir” diyordu. Snowden ise bu fikre karşı çıkıyor ve buna karşı Benjamin Franklin´in o ünlü sözünü hatırlatıyor: “Özgürlüklerini güvenliklerine tercih edenler, ne güvenliği ne de özgürlüğü hak ederler.”
Kaynak: guardian
FACEBOOK YORUMLAR