12 Eylül 2012'de Seçimler Var
12 Eylül 2012'de Seçimler Var
12 Eylül 2012de Hollandada Seçimler Var
12 Eylül 2012 tarihinde Hollandada da erken genel seçimler gerçekleşecektir. Krizle birlikte bütçesinde kısıtlamalara giden ülke, 9 Haziran 2010da yapılan seçimlerin ardından ancak 14 Ekim 2010da oluşturulabilen liberal-sağ VVD ile Hristiyan-demokrat CDA azınlık hükümeti tarafından yönetilmektedir. Bu azınlık hükümeti ırkçı PVVin dışarıdan verdiği destekle parlamentoda, hükümeti kuracak salt çoğunluğa erişebilmiştir. Bütçe görüşmeleri esnasında hükümetin düşürülmesi sonucunda parlamento erken seçimlere gitme kararı almıştı. Ülkesel düzeyde yapılacak olan seçimler, Hollanda yurttaşları olarak kendimizi ifade etme fırsatını sunmaktadır.
SON HÜKÜMETLE SOSYAL GÜVENCELERİMİZ GERİYE GİTTİ
Hollanda gelişen süre içinde; Avrupadan ve dünyadan kopmuş, kendi içine kapanmış, ırkçı eğilimlerin tesirine kapılmış ve Türkiye ile olan 400.yıllık dostluk ilişkilerini geliştirmek yerine dünya insanlığını, barışı ve Türkiyeyi hedef alan teröre maalesef kol-kanat germiştir. Görüldüğü kadarıyla Hollanda eski bağımsız, sevimli, hoşgörülü ve saygın konumunu yitirmiş yerine içeride kendi halkına ceberut, dışarıdaysa büyük küresel güçlerin taşeronu, üssü ve oyuncağı olmayı tercih etmiştir.
İktidara gelen son hükümetle birlikte Hollanda kendi içindeki çeşitliliğe ve azınlık haklarına olan saygısını yitirmiş, ırkçı politikalar üretir hale gelmiştir. Bu politikalar dışişlerinden istihdama, iş piyasasında ayrımcılıktan dil-kültür haklarına kadar tüm alanlarda kendisini gösterir duruma gelmiştir. Bu istikrarsızlık; siyasal, sosyal ve iktisadi belirsizliği getirmiş, artan özelleştirmeler ve kapitalizmle, temel insan hakları dâhil sosyal güvencelerimiz günü birlik tartışmanın konusu haline getirilmiştir. Son hükümet, kaçınılmaz olan tasarruf ve kısıtlama önlemlerindeki, sosyal olmayan yanlış tercihleriyle buna en büyük katkıyı yapmıştır.
KENDİ AZINLIKLARINI BASKI ALTINA ALAN HOLLANDA
Hollanda Türk toplumunun, AB azınlık hakları mevzuatından kaynaklı olarak kendi haklarını, özellikle dil ve kültür alanında sağlama ve geliştirme hakkına sahiptir. Hollandada devlet kurumları kendi hükümetinden ayrı hareket edemez ve dolayısıyla kendi halklarına (bir değer deyimle ulusal azınlıklarına) saygı çerçevesinde taraf olduğu AB azınlık hukuku mevzuatına uyma zorunluluğu vardır. Bu gerçek, gelir-geçer seçimlerin malzemesi olamaz ve güçlü bir lobiyle sağlanması mümkündür. Bu gerçek dururken son 10 yılda ulusal azınlık (autochtone minderheid) kavramından ayrı olarak üretilen göçmen azınlık (allochtone minderheid) gibi dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan uyduruk ve ucube kavramlar; temel evrensel insan haklarına aykırı olarak etnik kökene göre haklar hiyerarşisi yaratan, AB azınlık hukukunda yeri bulunmayan, haklarımızı budamaya yönelik devlet destekli ırkçı girişimlerdir. Bu haklı talepleri gündeme getiren Türk sivil toplum kuruluşları ile Türk aydınları ve düşünürleri, devletin derin ırkçı yapısı tarafından adet a hedef haline getirilerek dışlanmakta ve çeşitli sübvansiyonlu toplum mühendisliği içerikli ayak oyunlarıyla sindirilmekte, kumpasa itilerek ırkçı veya Türkiyenin görevlisi olarak yaftalanmaktadır. Ortada bir statü sorunu halen sürmektedir.
Hollanda son 12 yılda kendi ulusal azınlıklarına hak etmedikleri muameleyi göstermiş, onlara uyum, emansipasyon (sosyal eşitlik) ve katılım gözlüğüyle bakmak yerine maalesef güvenlik gözlüğüyle bakmayı tercih ederek sorunlarını çoğaltmıştır. Özellikle Anayasanın 7.maddesi olan düşünce ve ifade özgürlüğü, 8.maddesi olan örgütlenme özgürlüğü ve 9.maddesi olan yürüyüş ve toplantı yapma özgürlüğünü tanımlayan yasa maddelerini dahi ihlal edebilmiştir. Kamu güvenliğini sağlamak bahanesiyle Türkleri susturup, Türkiye düşmanı unsurlarına kamunun sağladığı destekle her türlü işi yaptıran karar vericiler ve politika yapıcıları kendilerini hukuku ihlal edenler olarak sergilemişledir. Özellikle Hollandanın başkenti Amsterdamda bu gerçek somut bulgularıyla açık bir şekilde ortadadır.
Memleket bu süre içinde Sosyalist Partili (SP) Harry Van Bommel ve Saadet Karabulut gibi Türk ve Türkiye karşıtı önergeler vererek sorumsuz muhalefet yürüten politikacılarla tanışmıştır. SPnin pek olumlu karşılanan sosyal yüzünün karşısında birde her fırsatta Türkleri ve Türkiyeyi hedef alan öteki yüzü maalesef mevcuttur. SP bu haliyle gerçek bir sosyalist partide aranan anti-emperyalist özelliği taşımamakta, bunun yerine küresel emperyalist oyun yapıcıların yörüngesinde görev biçilen ve verilen rolü yerine getiren bir oluşumun niteliklerini taşımaktadır. Bunun yanında ülke (Ekim 2010dan beri) Piet Hein Donner gibi insan haklarına saygısız, asimilasyoncu, çapsız, tutarsız, yeteneksiz ve neyi imzaladığını bilmeyen fişleme meraklısı İçişleri Bakanı dahi görmüştür. Donnerin İçişleri Bakanlığı döneminde Bakanın yönettiği bir İçişleri Bakanlığı değil, İçişleri Bakanlığı bürokratlarının yönettiği ve manipüle ettiği bir Bakan Donnere şahit olduk. Şüphesiz Donneri yönlendirenler; köşeyi kapmış akıl hocası rolündeki bir avuç Türk düşmanı ilticacı kişi ve bu kişilerin iç içe oldukları, kendilerine iş çıkartarak bin bir türlü kirli işler ve hilekârlıklar çeviren disiplinsiz-hayâsız-ırkçı istihbarat personeli olmuştur. Yolsuzluklar, görevi kötüye kullanmalar ve kirli ilişkiler yumağında çivisi çıkan Hollanda devlet yapısının hukuk devleti olup olmadığı tartışmalıdır. Bunun yanında Hollandanın giderek otoriterleştiği bir gerçektir. Hollanda Türk toplumu, 2000 yılından beri 11 Eylül bahane edilerek kendi içinden sübvansiyon mafyası bazı kişi ve kurumların yoğunlaşan saldırısı altında şekillendirilmek istenmekte olup, sahipsiz bırakılmış durumdadır. Öyle ki; Hollanda hükümetlerinin toplum mühendisliği meraklısı ve sorunları sübvansiyonla çözme hastalığı da maalesef geçmiş değildir.
SEÇİM SANDIĞI ve ADAYLAR
Halkta Hollanda devletinin hukuk devleti olduğu inancının zayıflamasına rağmen tüm hak ve hukukuyla, çok-kültürlü Hollanda ulusunun asli bir parçası olan Hollanda Türk toplumu bu seçimlerde de üzerine düşen anayasal görevi yapmak durumundadır. O sebeple gelin Hollandayı yaşanabilir bir ülke yapalım, gelin Hollandayı kendi içine kapalı olmak yerine çağdaş dünyaya uyum sağlamış bir demokrasi haline getirelim, gelin insan haklarına saygılı bir Hollanda inşa edelim, gelin Hollandalı ve Hollanda azınlığının aydınlarını baskı altına almak yerine onları el-üstünde tutarak toplumun aynası olan bir Hollandayı var edelim, gelin Hollandanın bozulan imajını düzeltelim, gelin Hollandada seçimlere ağırlığımızı koyalım, gelin seçimlere oylarımızla katılalım.
Azımsanmayacak sayıda Türk kökenli milletvekili adayı mevcuttur. 12 Eylül 2012 seçimlerinin bir diğer özelliği ise Türk kökenli adayların çok olmasına rağmen, pek çoğunun partilerin seçim listelerinde seçilecek konumda olmayışlarıdır. Bu sebeple Türk kökenli adayların tercih oylarına ihtiyacı vardır. Önemli olan seçmenin ihtiyaçlarını karşılamaktır. Hollanda Türk toplumunun her bireyini sandığa giderek aşağıda önerdiğimiz isimlere, adayların siyasi partileri ve düşünce yapıları göz önünde bulundurarak oy vermelerini tavsiye ederiz.
CDA 36. Ebubekir Öztüre
D66 13. Fatma Koşer Kaya
D66 24. Gökhan Çoban
PvdA 39. Selçuk Öztürk
Kendiniz herhangi bir nedenden dolayı oy kullan(a)mayacaksanız, güvendiğiniz bir kişiye sizin adınıza oy kullanması için vekalet veriniz. Bunun için oy pusulasının arkasındaki formu doldurup, imzalamanız ve kimliğinizin bir kopyasını sizin adınıza oy kullanacak kişiye vermeniz yeterlidir.
Eşit yurttaşlık mücadelesi sürecek, bu seçime katılmadan olmaz. Onun için bilinçli bir seçmen olarak oyunuzu kullanınız!
Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF)
Merkez Yönetim Kurulu
FACEBOOK YORUMLAR