Reklam
Reklam

Cadı Kazanın kaynatılığı ülke Hollanda

Erdoğan karşıtlarının en ateşlisi olan Hollanda medyası ve siyasetçiler, Türkler arsında ikilik yaratıyorlar

Cadı Kazanın kaynatılığı ülke Hollanda
Editör: Turkinfo.nl
09 Eylül 2016 - 04:42
Reklam

Cadı Kazanı'nda kaynatılmak için başlatılan Cadı Avı

* Erdoğan karşıtlarının en ateşlisi olan Hollanda medyası ve siyasetçiler, Türkler arsında ikilik yaratıyorlar



* 'Gülenciler' diye adlandırılanların karargahı haline gelen Hollanda'da       yaşananlar, endişeye yolaçıyor

* Bildiğimiz Gülenciler, Gülen ideolojisini savunma yerine, ilginç bir şekilde 'Biz Gülenci değiliz' diyorlar

* Genel kültürleri çok zayıf olan Hollanda halkı, medya ne sunuyorsa onu yiyor ve yutuyor

* Rotterdam Belediye Başkanı Ebutaleb'in yediği nane

* Cadı Kazanı'nda kaynatılmak için başlatılan Cadı Avı

* Şahsımı bile, 'AKP'ye her ay rapor veriyor' diye suçlayan satılık medya, başarılı Türkler'e çamur atıyor

* Hollanda; demokrasisine önceleri övgü yağdırdığım, ama daha sonra şiddetle eleştirdiğim ülke.

* Önceleri; 'ırkçılara yüz vermeyen halk' olarak tanıdığımız Hollandalılar, daha sonra yine şiddetle eleştirdiğim ırkçı bir     toplum oldu.

* Varoluşlarını Osmanlıy'a borçlu olan Hollandalılar,  şükran borçlarını ödemek için bir yerleşim yerine 'TÜRKİYE' adını verdikleri halde, şimdilerde o şükraniyeti unutarak adeta Türk düşmanı kesildiler.

* Başta lale olmak üzere, 80 çeşit çiçek tohumunu Tükiye'den getirip zengin olan Hollandalılar, şimdilerde Türkiye aleyhtarlığında başı çekiyorlar.

* Seramiği, tütünü, mimariyi, müzik aletlerini ve hatta bir iddiaya göre dillerini Türkiye'den

   kazanan Hollandalılar, şimdilerde, içlerinde yaşayan Türkler'i def etmek istiyorlar.

Özellikle,  11 eylülde New York'taki ikiz kuleler saldırısından sonra tüm dünyada hortlayan İslam düşmanlığı, Hollanda'da nedense  'Türk düşmanlığı' olarak kendini gösterdi.

'Hollanda' ve 'Hollandalılar' derken, daha çok medya mensuplarını ve politikacıları kastediyorum. Zira, genel kültürü çok zayıf olan Hollanda halkına, bu aciziyetleri nedeniyle kızamıyorum.

Genel kültürü çok zayıf olan Hollanda halkı, medya kendilerine ne sunuyorsa onu yiyor ve yutuyor. Bu nedenle kızgınlığım, o bilgisiz halka değil, halkı kasıtlı olarak kandıran medya mensuplarına ve politikacılaradır.

Hollanda medyası ve politikacıları ile çeşitli konulardaki anlayış farkı için 50 yıldır sürdürdüğüm mücadele, şimdilerde doruk noktaya ulaştı. Zira Hollanda medyası ve politikacılar, şimdilerde Türk devletinin yıkılmasına yolaçacak girişimleri, körü körüne destekliyorlar.

Sırf Recep Tayyip Erdoğan'a olan antipati ve düşmanlıkları nedeniyle, Türk devletinin ve Türk halkının geleceğini hesap etmeden, aleyhtarlığın başını çekmekte olan Hollanda medyası ve politikacılar, Hollanda'da meydana gelen birkaç münferit olayı büyüterek, 'Hollanda'daki Türkler birbirlerine girdi' havası estiriyorlar ve  'Türkler içişlerimize karışıp tedirginlik yaratıyorlar'  iddiaları ile ortalığı karıştırıyorlar.



Peki ne oldu Hollanda'da?

Hollanda'da, özellikle Amsterdam, Zaandam ve Rotterdam kentlerinde, çocuklarını  'Gülen Okulları'na  gönderen ailelerden bazıları, hem Gülenciler'in ve hem de medya ile politikacıların hedefi haline getirildiler. Bu da yetmezmiş gibi, Türk aileler 'Okullara zarar veriyorlar' iddiası ile mahkemeye verildiler. Mahkemelerde kendilerini savunan Türk ailelerin, 'Burada bir suçluymuşuz gibi bulunmamız bizi utandırıyor. Bu durumu çocuklarımıza izah edemiyoruz' şeklindeki ifadeleri ilgili haberi altta ayrıca bulacaksınız.



'BİZ GÜLENCİ DEĞİLİZ'

İşin garip tarafı nedir biliyor musunuz?

Burada bizim de 'Gülenci' olarak tanıdığımız bir yığın eski dost, tehdit edildiklerini yazıyorlar ve söylüyorlar ve hatta suç duyurusunda bulunuyorlar. Ama nedense de, özellikle Zaman gazetesi çalışanları, 'Biz Gülenci değilliz, hatta içimizde Gülen'e karşı olanlar bile var' diyecek kadar.............

Bu durumda şu soruluyor:  Gülenci olarak bilinenler, bu şekilde savunma yapacaklarına, neden Gülen ideolojisini anlatıp savunma yapmıyorlar?



Değerli okurlarım, dikkat ettiyseniz bu konuda daha önce de yazdığım analiz, yorum ve haberlerde ne isim yazdım ne de FETÖ dedim. Bu konuda hep objektif olmaya çalıştım.  Gülenci olarak bildiklerimiz,  tıpkı başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, AK Partililer'in dostu olduğu gibi, benim de dostlarımdı. Bu eski dostlar şimdilerde beni arıyorlar, 'Gel  çay-kahve içelim' diyorlar. Ben de açık açık, 'Şu anda sizinle görünmek çok tehlikeli' diyorum.



Zira daha önce de belirtiğim gibi, bugünkü kavga siyasi bir kavga değil.  Siyasi kavgada tarafsız olmak ve arabuluculuğa soyunmak güzel bir tutumdur. Ama bugünkü kavga devletimizin var oluşu ve yok oluşu ile ilgili bir kavgadır. Bir taraf, devletimizin yok oluşunu hazırlamakla suçlanıyor. Şimdi bu suçlananlar ile birlikte görünmek vatan hainliğiyle eşdeğer sayılabilir. Bu nedenle de 'Ben tarafsızım'  diyemiyorum ama objektif yazdığımı belirtiyorum.



Cadı Kazanı'nda kaynatılmak için başlatılan Cadı Avı

Hollanda medyası, 'Gülen Okulları' hakkındaki haberleri verirken, aileleri de Recep Tayyip Erdoğan'ın kışkırttığı iddiasını ortaya atmaktalar. Türk ailelerine, başka okul bulmak için yardımcı olan, Şükran İnce adlı bir hukukçuya da 'Erdoğan'ın ajanı' damgasını vurdular.

Bu bayanın çalıştığı devlet dairesinin müdürü, kendisini görüşmeye çağırdı. Bakalım bu görüşme sonunda neler olacak?



SON DAKİKA

Şükran İnce ile, Adalet Bakanlığı'na bağlı olan Daire'nin müdürü arasında yapılan görüşme maalesef kötü bir şekilde sonuçlandı. Zira adaletli olması gereken müdür, 'Biz Erdoğan'ı destekleyenlerle birlikte çalışamayız' dediği Şükran İnce'yi usüllere uygun olmayan bir şekilde işten çıkardı. Şükran İnce, hakkını, içinde bulunduğu adalet dünyası içinde arayacağını belirtti.



Gorinchem şehrinde Yeşil Sol Parti'den Belediye Meclis Üyesi olan İlhan Tekir, 15 Temmuz olayından sonra yapmış olduğu Erdoğan lehindeki konuşması nedeniyle partisinden ihraç edildi. (Yeşil Sol Parti'nin, bir zamanlar AK Pati organları ile yaptığı ortak çalışmayı  en altta fotoğraflı olarak göreceksiniz)

Tutuklamalar başladı.



Rotterdam polisi, geçtiğimiz pazartesi günü adı açıklanmayan 42 yaşında bir Türk'ü, kışkırtıcılık, tehdit ve tedhiş suçlaması ile tutukladığını açıkladı. Bu Hollanda polisinin konuyla ilgili ilk tutuklamasıdır. İkinci tutuklama da geçtüğimiz çarşamba günü oldu. Hollanda Başbakanı Rutte, Gülenciler'den Türkler aleyhine 175 suç duyurusu yapıldığını açıklamıştı. Rotterdam Polisi tutuklamaların çoğalacağı açıklaması yaptı.

Türkiye'deki gelişmelerin gerçek yüzünü görmek istemeyen Hollanda medyasının ve politikacıların tutumu şöyle devam ediyor:



Bugün ortaya atılan son yeni haberlerde, gelişmelerin ana hatları yerine, 'Gülenciler'in peşine takılma emri Erdoğan'dan' diyerek, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın kuruluş amacını ve bu kuruluşta görev yapan Hollanda'daki 5 Türk'ün adını açıkladılar. Yurtdışındaki Türkler'in anavatandaki ve yaşadıkları ülkelerdeki sorunları ile ilgilenmeyi amaç edinen Yurtdışı Türkler Akraba Topluluklar Başkanlığı, her ülkeden temsilci Türkler'i bünyesinde toplamıştır. Hollanda medyası, mal bulmuş magribi gibi bu beş Türk'ün isimlerini açıklarken, 'İşte bunlar Erdoğan'ın ispiyoncuları'  damgasını vurmuştur.

Hollanda medyası isimleri yazdığına göre, benim de bu Türkler'in isimlerini açıklamamda bir beis olmaz sanırım.



Bu 5 Türk'ten biri, Türk ailelerini Gülen Okulları'nın şikayeti konusunda savunan avukat Ejder Köse.  Bir başka isim Osman Elmacı, bir işçi sendikasında görev yapıyor. Osman Elmacı, daha önce de 'Ermeni soykırımını tanımıyor' gerekçesiyle  partisi CDA tarafından milletvekilliği aday listesinden çıkarılmıştı.

İslam Okulları'nı  çatısı altında toplayan ISBO'nun başkanlığını yapan Yusuf Altuntaş bir başka isim. Danışma Kurulu'ndaki dördüncü isim, İslam Üniversitesi'nde doçentlik yapan Özcan Hıdır. Sonuncu ve beşinci isim ise, Turgut Torunoğulları. DEİK'in Avrupa temsilciliğini yapmış olan Torunoğulları, önce 'Tencere Kralı' şimdi de 'Turizm Kralı' olarak anılıyor.



ŞAHSIMA DA YAFTA YAPIŞTIRMAK İSTEMİŞLERDİ

Hoş, Hollanda medyası için bu alışılmış bir yafta yapıştırma yöntemidir. Hatırlarsınız, Wikileaks, AK Partiye gönderilen 300 bin email mesajını açıklamıştı. Hollanda medyası bu emailler içinde, Hollanda çıkışlı olarak bir tek benim mesajlarımı yakaladı. Benim mesajlarım neydi biliyor musunuz? Her ay muntazam bir şekilde gönderdiğim aylık haber bültenlerim idi. Bu bültenler, AK Partiye olduğu gibi, tüm partilere gönderiliyordu. Artısı, 5 bin kadarı medya olmak üzere, siyasetçiler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve eş dost olmak üzere tam 25 bin adrese gönderiliyordu.

Ama Hollanda medyası, bunu görmezden gelip adreslerden biri olan Cemil Çiek'i seçerek benim bültenlerimi yakaladılar. Sonra da ne yazdılar biliyor musunuz?

'İspiyoncu Türk, Erdoğan'a her ay rapor dönderdi.'

Bu haberin ardından da medyaya okuyucu mektupları yağdı: 'Kovun bu Müslüman köpeği ülkemizden' diyenler çoğunluktaydı.

İşte böyledir Hollanda medyası.



ROTTERDAM BELEDİYE BAŞKANININ YEDİĞİ NANE:

Hollandalı siyasetçilere gelince: Oy ve koltuk peşinde olan Hollandalı siyasetçiler çok çirkinleşiyorlar. Bunlardan bir örnek vermek istiyorum.



Rotterdam Belediye Başkanı Ahmet Ebutaleb, Rotterdam Başkonsolosumuz Sadin Ayyıldız'ı, 'Bana görevimi yapmayı öğretiyor' diye topa tutmuştu. Ebutaleb, Hollanda medyasındaki açıklamalarında Başkonsolosumuza veryansın ediyordu. Sonra da 'Hizaya çekmek' üzere çağırdığını beyan etmişti. Tüm medya organları, 'Başkonsolos bugün Aboutaleb'in ayağına gidecek ve hesap verecek' diye yazmışlardı. Ama olmadı. Zira, Lahey Büyükelçiliğimiz uyanık davranmıştı ve o ziyareti iptal etmişti.

 

Rotterdam Belediye Başkanı Ahmet Aboutaleb'e, iyi günlerde kitabımı hediye etmiştim

 

İşçi Partisi'nin liderliğine soyunan ve bu uğurda popülarite arayan Aboutaleb, ne nane yemişti biliyor musnuz?



Ben öğrendim, size anlatayım:

Lahey Büyükelçiliğimizdeki Geçici Maslahatgüzar Kurtuluş Aykan, Rotterdam'da meydana gelenTürk gösterileri hakkındaki medya kargaşasını sağlıklı bir şekilde anlatabilmek için, Rotterdam Belediye Başkanı Fas asıllı Ahmet Aboutaleb ile görüşmek için bir randevu almıştı.

Aboutaleb bu görüşme için gün vermişti. Maslahatgüzar Aykan, bu ziyarete Başkonsolos Ayyıldız ile birlikte gidecekti.

Ne var ki, randevudan iki gün önce, çok yoğun işler nedeniyle çok yorulan Maslahatgüzarımız Aykan, makamında fenalık geçirdi. Bayılan Aykan'ın durumu Büyükelçiliktekileri korkutmuştu. İki ambulans, itfaiye ve polis ekipleri Büyükelçiliğe geldi. Aykan hastaneye pencereden çıkarılarak kaldırıldı. O sırada Aykan'ın sekreteri Belediye Başkanı Ebutaleb'i aradı ve durumu anlatarak randevuyu iptal etti. Çok şükür ki Aykan'ın durumu iyiye gitti ve ertesi gün çalışmamak şartıyla ayağa kalktı.



Rotterdam Başkonsolosumuz Ayyıldız, Maslahatgüzar Aykan'ı ziyaret etti ve 'Uygun görürseniz Belediye Başkanı'na ben gideyim' dedi. Aykan da bu teklifi kabul etti ve Belediye Başkanı yeniden aranarak randevu saati sabit tutuldu.



Şimdi gelelim püf noktasına:

Rotterdam Başkonsolosumuz Sadin Ayyıldız, görüşme talebinden üç hafta önce, Belediye Başkanı Aboutaleb ile birlikte, civardaki Belediye Başkanları'na birer mektup göndermişti. Bu mektupta genellikle şunlar yazılıydı: ''15 Temmuz darbe girişiminden sonra, Rotterdam'da gösteri yapan Türkler'in tutumu hakkında yaygara koparan Hollanda medyası sizi de etkilemiş görünüyor. Sanırım, yardımcılarınız bu konularda size sağlıklı bilgi vermiyor. Örneğin, sokaklarınızda gösteri yapan PKK'lılar'ın Abdullah Öcalan portresi taşıdıklarını ve PKK bayrağı açtıklarını size intikal ettirmiyorlar. Biliyorsunuz ki, PKK ülkeniz tarafından da bir terör örgütü olarak tanınmış ve her türlü faaliyeti yasaklanmıştır. Bu durumda, bizim vatandaşlarımızın yaptıkları gösterilerin abartılması da şahsınızı yanıltmıştır.''



Belediye Başkanı Aboutaleb, Başkonsolos Ayyıldız'ın bu mektubuna cevap verme zahmetine katılmamıştı. Ama son randevu olayını fırsat bilen Aboutaleb, medyayı kullanarak şu mesajı geçmişti: ''Türkiye'nin Rotterdam Başkonsolosu, bana işimi nasıl yapacağımı öğretmeye çalışarak boyunu aşan bir işe karışmıştır. Bu nedenle kendisini çağırdım. Bugün hizaya çekeceğim.''

Bu haber gerek Büyükelçiliğimiz ve gerekse Ayyıldız'ı çok şaşırtmış ve üzmüştü.

Bunun üzerine Büyükelçilik randevuyu yeniden iptal etti. Belediye Başkanı Aboutaleb'e de, ''Bu konularda bizim muhatabımız Dışişleri Bakanlığı'nızdır. Bu nedenle randevu iptal edilmiştir'' haberi gönderildi.

Rotterdam Belediye Başkanı Aboutaleb'in bu tavrı, 32 Türk sivil toplum kuruluşunun ortak imzası ile, nedenleri belirtilerek protesto edildi.



Bakalım, Hollanda'daki gelişmeler bundan sonra neleri getirecek?

Ama öyle görülüyor ki, medya ve politikacıların çanak tutmaları nedeniyle bu olaylar daha bir süre sürüp gidecek.



FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum